KOPYA ÇEKME ADABI

...

29 Mart sabahı Hürriyet internete bir "son dakika" haberi konuldu; "İçişleri Bakanlığı harekete geçti." PKK’ya karşı "İkinci dalga operasyon" başlatılacağı haberinin girişinde dikkat çekici bir cümle yer alıyordu:

"16 Nisan’da yapılacak referandum için FETÖ ile birlikte ’hayır’ cephesinin başını çeken PKK’nın, seçim güvenliğini tehlikeye atmasının önüne geçilecek."

Referandumda "Hayır" kampanyası yürütenleri suçlayan, töhmet altında bırakan böyle bir ifade kullanılması vahimdi. Referandumda "Evet" ya da "Hayır" demek demokratik bir haktır, iki tercih de saygıyla karşılanmalıdır.

Daha önemlisi, gazeteciler haberlerinde "sıfat" kullanmaz, kimseyi yargılamaz; referandum ve seçim gibi demokratik karar süreçlerinde taraflar arasında adil davranır. Gazetecinin işi insanlara karar vermelerini kolaylaştıracak bilgi vermektir; propaganda yapmak değil.

Hürriyet internette "Hayır" görüşünü savunanlar aleyhine böyle bir cümlenin yer almaması gerekirdi. Ama bu cümle, Sabah gazetesinin internet sitesindeki haberle birlikte alınmış. İki saat kadar da yayında kalmış. Oda Tv’nin "Hürriyet ne yazdığının farkında mı?" haberinde yönelttiği eleştirinin ardından bu cümle haberden çıkarılmış.

Sabah internet böyle bir cümleyi gazetecilik anlayışına uygun bulabilir ama Hürriyet için aynı şeyi söyleyemeyiz. Hürriyet açısından sorun, Sabah’ın haberini kopyalamakla başlamış. Haber kopyalanırken o cümle fark edilmemiş ya da doğru olduğu düşünülerek çıkarılmamış! Ama her iki durumda da vahim ve yeni sorunlara yol açabilecek potansiyel bir tehlikeye işaret ediyor.

Başka sitelerden içerik kopyalamakta her zaman böyle bir risk vardır. Ya dikkatle redakte edeceksiniz ya da hiç kopyalamayacaksınız. Hürriyet gibi bir gazetenin kendi içeriğini üretmesi ve kopyalamaması, çizgisini ve değerlerini koruması, farkını okura yansıtması açısından en güvenilir yöntemdir.

Bila’nın yazıları

Hürriyet okurları meraklı ve ilgili. Bazı okurlar, Hürriyet Genel Yayın Yönetmenliği’ne getirilen Fikret Bila’nın yazılarının neden yayınlanmadığını soruyor.

Aslında bu sorunun yanıtı, Hürriyet’in 2010 yılından beri uyguladığı prensip kararında saklı. O yıldan beri Genel Yayın Yönetmenleri, bu görevleri süresince köşe yazısı yazmıyor. Enis Berberoğlu ile başlayan ve Sedat Ergin’in de devam ettirdiği uygulamanın gerekçesi, "Genel Yayın Yönetmeni’nin yazılarının gazetenin tutumunu yansıttığı algısına yol açması ve editoryal kadroyu etkilemesi ihtimali". Hürriyet, yanlış anlamaları ortadan kaldırıyor bu uygulamayla. Zaten Genel Yayın Yönetmenleri, gazetecilik anlayışını, gelişmelere bakışını yaptığı gazeteyle, attığı manşetler ve tercih ettiği haberlerle sergiler.

Fikret Bila ile konuştum. Bila da bu prensip kararına uyacağını dile getirdi. Genel Yayın Yönetmenliği süresince "Yön" köşesi yayınlanmayacak. Ancak "geziler ve gazete adına görüş açıklanması gereken olağanüstü durumlarda" yazılar kaleme alacak. Okurların Bila’nın yazılarını görememesinin nedeni bu…

Aynı şirketin altıncı daveti

"Davet gazeteciliği"ni eleştirdiğim ve 2 Ocak’ta yayınlanan "Reklamın etkili ve ucuz yolu" başlıklı yazımda uluslararası bir kruvaziyer şirketinin "davet" yöntemini ne denli etkili kullandığını aktarmıştım:

"Bu şirketin turlarının tanıtımı için son 1.5 yıl içinde Hürriyet’ten farklı servislerden üç yazar ve bir muhabir, Atina, Miami ve Uzakdoğu gezilerine götürülmüş; her biri yarım sayfa olmak üzere tam beş haber yayınlanmış bu şirketle ilgili. Hepsi de o şirketin gemi turlarının tanıtımı niteliğinde."

Bu şirketin turlarıyla ilgili yeni bir tanıtım yazısı, 19 Mart’ta da Seyahat Eki’nde karşıma çıktı. Kruvaziyer şirketi, bu kez de Hakan Gence’yi gemiyle Hint Okyanusu turuna davet etmişti. Gence’nin geziyle ilgili tanıtım yazısı da Seyahat ekinin kapağında ve ortadaki iki sayfa halinde yayınlanmıştı.

Tekrarlamak zorunda kaldığım için üzgünüm ama Doğan Yayın İlkeleri’nin 6. Maddesinde belirtilen "gezinin davet olduğunun mutlaka belirtilmesi" ilkesi yine uygulanmamıştı. Bu şirketle ilgili altıncı yazı bu. Üstelik reklamdan daha etkili bu yöntem diğer kruvaziyer şirketlerine karşı haksız rekabet yaratıyor. Gazeteciliğin halkla ilişkilere dönüşmesi de cabası…

Algı endişesi

Galatasaray’ın kongresiyle ilgili "Şükür ve Erdem’i yönetim gönderdi" başlıklı haberde bir fotoğraf kullanılmıştı. Fotoğrafta, bir kararı ayakta alkışlayan delegeler görünüyordu. Fotoğrafın üzerinde de şu not yer alıyordu:

"Karar Galatasaray’ı karıştırmıştı / Galatasaray Mali Genel Kurulu’nda yapılan oylamada, FETÖ/PDY üyeliğinden yargılanan 7 kişinin 5’i üyelikten atılmış; Hakan Şükür ve Arif Erdem’in ihraç talepleri ise reddedilmişti."

Ne alkışlayan delegelerin isimleri vardı haberde, ne de bu delegelerin Hakan Şükür ve Arif Erdem ile ilgili oylama sonucunu alkışladığı ifade edilmişti. O oylama ile bu alkış arasında hiçbir bağlantı kurulmamıştı. Ama yine de o fotoğrafta görünen beş delegeden "düzeltme talebi" geldi. Beş talepte de aşağı yukarı şu görüşler dile getiriliyordu:

"Kullandığınız fotoğraf ihraç oylamasında değil o oylamadan üç saat önce başka bir üyenin konuşması sonrasında gerçekleşmiştir. Fakat fotoğraf o sürecin aktörlerinden biri olduğum algısı yaratmakta ve şahsımı kamuoyu nezdinde hedef durumuna getirmektedir."

Haklılar, o fotoğrafın Hakan Şükür ve Arif Erdem oylamasıyla hiçbir ilgisi yok. Zaten fotoğrafta da böyle bir şey yazılmamış. Buna rağmen beş delegenin yanlış algılanmaktan endişe etmesi günümüz Türkiyesinde anlaşılır bir durum.

Ergin’den özür ve düzeltme

Sedat Ergin, 29 Mart’ta yayınlanan "Gülencilerin hiç mi kabahati yok" başlıklı yazısında Birleşik Krallık Avam Kamarası Dışişleri Komitesi’nin Türkiye raporunu değerlendiriyordu. Ergin, Komite’nin "Türkiye’ye heyet gönderme ihtiyacı duymadan hazırladığı" eleştirisinde bulunuyordu.

Oysa Komite üyeleri bu raporu hazırlamadan önce Türkiye’ye gelmiş ve temaslarda bulunmuşlardı. Türkiye ziyaretinden sonra Londra’da düzenlenen oturumlarda Türk ve İngiliz uzmanları dinlemişlerdi.

Sedat Ergin ile de görüştüm, yazısında sehven meydana gelen bu hatadan dolayı çok üzülmüştü. Ergin, "İnternetteki yazımda gerekli düzeltmeyi yaptım. Okurlardan özür dilerim. Yazılarıma kısa süre ara verdiğim için köşemde hemen düzeltemedim. İlk yazımda da düzeltme notu yayınlayacağım" dedi.

Ergin’in düzeltme hassasiyeti Hürriyet okurlarına duyurulur…

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET / 3 NİSAN 2017

SOYADINI ERGENEKON’DAN ALAN SANATÇIOnat Kutlar, "Tuncel’in suratına insan saatlerce bakabilir" demiş. Ben de baktım yüzün

SOYADINI ERGENEKON’DAN ALAN SANATÇI

Onat Kutlar, "Tuncel’in suratına insan saatlerce bakabilir" demiş. Ben de baktım yüzün

ARAŞTIRMACI GAZETECİLİK NEDİR? Yakın bir zamana kadar "Araştırmacı gazeteci" tanımı gazeteciler arasında tepki yaratıyordu. "Ned

ARAŞTIRMACI GAZETECİLİK NEDİR?

Yakın bir zamana kadar "Araştırmacı gazeteci" tanımı gazeteciler arasında tepki yaratıyordu. "Ned

Endişelenme! E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar doldurulmalıdır (*).

© 2019 Faruk Bildirici - Medya Ombudsmanı. Tüm Hakları Saklıdır.