KADIN AKADEMİSYENİN İTİRAZI

...

“Noter Tasdikli Atama Kehaneti Doğru Çıktı” başlıklı haberde adı geçen Felsefe Doktoru Ayşegül Doğrucan, haberin kendisinin görüşlerine başvurulmadan yazıldığından yakındı.

Doğrucan’ın bu itirazını, 30 Aralık 2015’te Hürriyet internette, 31 Aralık 2015’te de basılı gazetede yayınlanan haberi yazan DHA muhabiri Emre Baylan’a ilettim. Bu iddiayı reddeden Baylan, haberi yazmadan önce Ayşegül Doğrucan ve eşi M. Fatih Doğrucan’ı defalarca aradığını ancak kendilerine ulaşamadığını, Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Yakıt’ın da “bilgisinin olmadığını ve toplantıda olduğunu belirterek telefonu kapattığını” ifade etti.

Her haberde karşı görüşe, özellikle de suçlanan tarafın yanıtına yer verilmesinin sağlıklı habercilik açısından zorunlu olduğuna inanıyorum. Bu nedenle Ayşegül Doğrucan’ın habere ilişkin yanıtını özetle aktarıyorum:

“1- Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Türk-İslam Düşüncesi Anabilim Dalı öğretim üyeliği için verilen kadro şartnamesi incelendiğinde, genel bir şartname olup, kişiyi tarif etmediği görülecektir.

2- Kadroya –ne yazık ki- tek kişi başvurdu ve o da bendim. Dolayısıyla puan yeterliliği durumunda zaten başvurum kabul edilmek zorundaydı. Eğitim-Sen Antalya Temsilcisi Kadir Öztürk’ün, başvuran tek kişi olan benim adımı kadroya alınacak kişi olarak notere tasdik ettirmesi kehanet olarak nitelendirilebilir mi?

3- Farklı konumlarda tanışıp evlenen akademisyen çiftlerden birinin mesleğinden ve ideallerinden vazgeçmesi kuralı mı getirilecek? Ben akademisyenlik yoluna eşimden bağımsız olarak çıktım.

4- Milliyetçi muhafazakar bir ideolojiye sahip olduğum gibi, Türk-Eğitim Sen üyesi bir akademisyenim. Haberde kullanılan fotoğrafın göstergebilimsel anlamı ‘Kocamın kanatları altında kocama yaslanarak akademisyen olduğum’dur. 20 yıldır şahsen, 16 yıldır akademik düzeyde felsefeyle alakalı olan bir kadın olarak, bu imajı kabul etmem mümkün değildir.

5- Maruz bırakıldığım karalama kampanyasında ismim ve fotoğrafımın kullanılış şekli, medyanın nasıl taraflı ve insanları ideolojik ve cinsiyetçi bir linçe tabi tutabildiğinin kanıtıdır. Söz konusu haberde bireysel haklarım, kadın haklarım ve akademik haklarım istismar edilmiştir.”

Doğrucan’ın görüşlerini bu şekilde aktardıktan sonra bir konuyu vurgulamadan geçemeyeceğim. Haberin yayınlanmasından sonra Ayşegül Doğrucan ve eşi Fatih Doğrucan’ın bir internet sitesindeki arkadaşları, DHA muhabiri Baylan’ı ve Antalya Büro İstihbarat Şefi Yılmaz Kılıçkaya’yı aramış, telefon konuşmalarını gizlice kayda almış. Fatih Doğrucan, haberin neden yapıldığını sorgulayan bu ses kayıtlarını bana da gönderdi. Bir telefon konuşmasının gizlice kaydedilmesini hiçbir gerekçe mazur gösteremez. Gizli kayıt yasal açıdan sorunlu olduğu gibi ahlaki bir tutum da değil…

Bir başka gariplik de gazetenin isim ve fotoğrafları kullanma biçimi. İnternette iki akademisyenin fotoğraf ve isimleri açık. Basılı gazetede ise fotoğraf hafifçe buzlanmış, soyadları kodlanmış. Gereksiz bir gizleme çabası olması bir yana ne buzlama, ne de soyadı kodlama kimliklerini gizleyememiş...