HÜSAMETTİN ÖZKAN: İKİLİ TEMASLAR UZMANI

...

KIRLANGIÇ YUVASI / 92

HÜSAMETTİN ÖZKAN: İKİLİ TEMASLAR UZMANI

Hüsamettin Özkan, seçimin ertelenmesi için gizliden gizliye yürütülen faaliyetlerde "baş aktör"lerden biri olarak gösterilmesine kızmış. "Bu memlekette ne olsa benden buluyorlar" demiş.

Kendini bilmek diye buna denir. Gerçekten bu ülkede insanlar, perde arkasında dönen birçok dolapta Hüsamettin Özkan’ın parmak izini arar durumda. Hem de Ecevit’in "Brütüs"ü olduğu andan itibaren değil, çok öteden beridir bu böyle.

Bir kere Özkan, siyaset sahnesinde spotların altına hiç çıkmadı. Kişiliğinin kuytularını aydınlığın cazibesine terk etmek yerine, Ecevit’in gölgesine gizledi.

Kendisini öylesine sakladı ki, düşüncelerini gizleyen siyasetçi türünün ilk örneği olarak salındı durdu. Siyaset yaptığı 11 yıl boyunca ender durumlar dışında kamuya açık alanlarda konuşmadı. Bir iki kez Meclis kürsüsüne çıkıp suçlamalara yanıt verdi, bir de Diyanet’in düzenlediği İslam Şuraları’nda konuştu. Orada da genel sözlerle yetindi.

Yazma alışkanlığı da olmayınca Türkiye’nin sorunları konusunda ne düşündüğü, dünyaya nasıl baktığı, olup bitenleri nasıl algıladığı anlaşılamadı. Siyasetteki misyonu, hedefi, ilkeleri öğrenilemedi. Bilinmeyene karşı nasıl güven duyulabilirdi ki? İnsanlar, bu durumdan kuşkulandılar haklı olarak.

Kuşkuyu besleyen nedenlerden biri de Ecevit’in yanındaki pozisyonuydu. Önceleri Ecevit’in gittiği her yerde arkasında "konu mankeni" olarak göründü. Giderek rolü değişti, iki adım arkasından yürümek yerine yanından yürüyüp tökezlemesini engelleme işini yüklendi.

Dahası, Ecevit’in "kara kutusu" olarak kritik temasları onun adına yürüttü, siyasi pazarlıkları bağladı. Hem Ecevit ona güveniyordu, hem de ikili temaslarda çok ama çok başarılıydı. İkna ediciydi.

En büyük başarıyı, 1998 Aralık ayında Yalım Erez’in hükümet kurma girişimini fiyaskoyla sonuçlandırarak gösterdi. Çiller’in son dakika manevrası üzerine önce, gençlik arkadaşı Turgut Yılmaz ile buluştu. Ardından da DYP’li Bekir Aksoy ile görüşüp, 19 yıl aradan sonra Ecevit’e yeniden başbakan olma yolunu açtı.

19 Nisan seçimleri sonrasında Rahşan Ecevit "Ülkücü katiller"den söz edince, Bahçeli’yi koalisyona ikna etmek yine ona düştü. Bir gece yarısı MHP Genel Merkezi’ni ziyaret edip, Bahçeli ile görüştü. Koalisyon, bu görüşmenin ardından kuruldu.

Başbakan Yardımcılığına atanınca etkisi arttı; DSP milletvekilleri ona sormadan adım atamaz, partili bakanlar da ondan izinsiz Ecevit ile görüşemez oldu.

Artık o bir "Gizli Başbakan"dı. Siyasi kulislerin perde arkasındaki "kahraman" olmaya devam etti. Temaslarını hep başarıyla noktalıyordu. Ta ki, Demirel’in cumhurbaşkanlığı süresini uzatmak isteyene kadar. Bütün çabalarına rağmen Anayasa değişikliğini Meclis’ten geçirmeyi başaramadı.

İkili temaslarda başarısızlık dönemi böylece açılmış oldu. Aksilikler üst üste geldi. Cumhurbaşkanı Sezer’e, "Nankör kedi" diye saldırmak, eski parlak günlerinde asla yapmayacağı bir davranıştı, sorunu farklı yollarla çözmeyi bilirdi. Ama işler tıkanmıştı bir kere!

Ecevit’in rahatsızlığı da bu döneme rastladı. Telefon ettiğinde ayağa kalkıp ceketinin önünü iliklediği Ecevit ile arası giderek açıldı.

Ve "hayırlı bir evlat" olarak, boynunu büküp "babası"nın son darbeyi indirmesini beklemedi. Gereken ilişki ağını adım adım ördü. Kemal Derviş’in sempatisini zaten Derviş’in Ankara’ya ayak basmasından kısa bir süre sonra kazanmaya başlamıştı. İsmail Cem ve bazı milletvekillerini kendi safına çekip kadrosunu kurdu.

Ecevit, istifaya zorladığı anda aslında masa başında oturmuş oyunun başlamasını bekliyordu. İlk elde o kazandı, DSP’nin yarısını peşinden sürükledi. Ama ne zaman ki, Derviş, geniş bir viraj alarak CHP’ye yol aldı. İşte o zaman oyunu kaybetti.

Kazanmaya alışmış oyuncular masadan kalkmayı bilmezler. Kaybettiklerinde de bir gün yine kazanacakları umuduyla yeniden yeniden oynar dururlar. Hep eski parlak günleri arar dururlar.

Özkan’ın da masadan kalkmaması olağan...

Faruk Bildirici / Tempo / 5-11 Eylül 2002