HAD BİLDİRME İŞİ

...

SANATÇI Barış Atay, Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’in, dört yıl önce Soma’da tekmelediği madenciden özür dilemesi üzerine Twitter’da yazmıştı:

“Hepiniz ağlayarak özür dileyeceksiniz. O gün geldiğinde affedeni, acıyanı, yargılamaktan vazgeçeni de unutmayacağız! Yok öyle ‘torunlarla emeklilik, kavga istemiyoruz’ falan. Her şey yeni başlıyor. Bu ülkeye, insanına yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.”

Ahmet Hakan da bu sözleri alıntılayarak cumhurbaşkanı adayları Muharrem İnce ve Meral Akşener’e “Lütfen bu adama haddini bildiriniz” çağrısında bulundu. Bu yazının ertesi günü de polisler Barış Atay’ı gözaltına alınca Ahmet Hakan, sosyal medyada “Barış Atay’ı hedef göstermekle” suçlandı.

Frankfurt’tan e-posta gönderen Mustafa Demirkol adlı okur “Sayın Hakan yazısında hem davacı, hem davacı avukatı hem de savcı rolünü üstlenmiştir” diyerek, bu suçlamalara katıldığını belirtti. Abdullah Sarkaya, Selçuk Esen ve başka okurlar da Ahmet Hakan’ın “Atay’ı hedef gösterdiğini” savundu.

Okur Temsilcisi (Ombudsman) olarak konuyu inceledim. Barış Atay mesajında yargıda hesap sorulmasından söz etmiş, düşüncesini açıklamış. Şiddet çağrısı ya da yasa ve hukuk dışı bir unsur göremedim.

Ahmet Hakan ise bu düşüncesi nedeniyle “Atay’ın haddinin bildirilmesi” çağrısında bulunuyor. Açıkçası, TDK sözlüğündeki tanımıyla “sert bir karşılıkla uslandırılmasını, yola getirilmesini, cezalandırılmasını” istemiş oluyor.

Bir yazar, elbette eleştirebilir ama kimsenin düşüncesini dile getirmesine set çekmeye çalışamaz, sırf düşüncesini açıkladığı için uslandırılmasını, cezalandırılmasını isteyemez. Zira bir kişiyi yargılamak, hüküm bildirmek gazeteciye düşmez.

Ahmet Hakan, Barış Atay’ın “haddinin bildirilmesini” isteyerek gazetecilik sınırlarını aşmış. Düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlayan onca örnek varken böyle bir yazının İnce ve Akşener’den önce polisi yargıyı harekete geçireceğini, onu trol’lerin hedefi haline getireceğini tahmin etmek de zor değildi.

Gerçi Türkiye’de son yıllarda olağan hale geldi ama ben yine de hatırlatayım: Siyasetçilere neyi, nasıl yapacaklarını söylemek, yol göstermek, onlara akıl vermek de gazetecinin işi değildir.

AĞLAYAN KIZ EFSANESİ

TÜRKİYE medyası gizem yüklü haberleri en az “seri katil” haberleri kadar seviyor. Günlerce gazete ve televizyonlarda tefrika edilen Çorum’daki mezarlıkta ağlayan kız haberleri de bu türden...

Ama böyle bir kız gerçekten var mıydı? Yoksa yine bir acar gazetecilik faaliyetiyle mi karşı karşıyayız? Emin olamadım. Okurlardan da bu haberin yok yere büyütüldüğü eleştirileri gelince yetkililer ile DHA’nın Çorum muhabiri Yusuf Çınar ve yerel ‘herihaber.net’ sitesinden Mustafa Külcü ile de görüştüm. Her iki yerel gazeteci de mezarlıkta ağlayan bir genç kızın varlığından emindi.

Zaten böyle bir kızı mezarlıkta gördüğünü söyleyen iki kişi var; birisi mezarlık görevlisi, diğeri de Külcü. “...ayak seslerimizi duyup kaçmaya çalıştığı sırada gördüm ve videoya da çektik. Zaten görünce heyecandan videoda belli olduğu gibi ‘Kaçma kız kaçma’ diye bağırmışım” sözleriyle aktardı o geceyi.

Fakat o görüntüler o kadar net değil, doğru düzgün bir şey seçilemiyor. Tüm kentin ayağa kalkmasına ve polisin çabalarına rağmen böyle bir kızın varlığına dair hiçbir somut veri de elde edilemedi. 11 Mayıs’ta kızın bulunduğu haberleri çıktı ama Çorum Valiliği’nin açıklamasında bu bilgi dolaylı ifadelerle yalanlandı.

İl Kültür ve Turizm Müdürvekili Ömer Arslan’ın, Habertürk’e “İlimizin tanıtımında bir efsane araştırırken bir anda bu konu gelişmiştir” sözleri “yapay efsane” şüphesini iyiden iyiye güçlendirdi.

Bu süreçte net olan tek şey, Çorum’un “mezarlıkta ağlayan kızı”nın da “Van Gölü canavarı”na dönmüş olması. Kanıt yok ama iki tanık ve bir “efsane” var!

LÜTFEN ARKADAŞLAR LÜTFEN

“SON mesajda uyardı” başlığıyla birinci sayfadan verilen haberde, şirket yöneticisi bir kadının intiharı duyuruluyordu.

Oysa Hürriyet, Ocak 2015’te –istisnai durumlar dışında- intihar haberi yayımlamama kararı almıştı. Zira yapılan bütün araştırmalar, intihar haberlerinin yeni intiharları tetiklediğini ortaya koyuyor. İntihara eğilimli insanlar bu haberlerde aktarılan yöntemi örnek alarak yaşamlarına son verebiliyorlar.

Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiyeleri ve evrensel gazetecilik ilkeleri de intiharların yayımlanmaması yönünde. Sadece ünlü ve kamusal görevde olanların intiharları haber olabilir. Ayrıca kriminal bir olayla ilişkili, toplumda geniş etki yaratan, protesto niteliğinde, iftiraları yalanlamak amacıyla yapılan intiharlar da istisnai durumlardır. Bu tür intiharlar da haber yapılabilir.

9 Mayıs’ta Hürriyet’in ilk sayfasında çıkan şirket yöneticisi bir kadının intiharı haberi bu istisnalardan değil. İnternette yayımlanan “Mezarlıkta intihar etti” (1 Nisan), “Metroda korkunç olay”(13 Mayıs) ve “Lise öğrencisi damdan atlayarak intihar etti” (15 Mayıs) haberlerinin de istisnai özelliği yok.

İnternette kullanılan ve tasarımcı bir kadının evinde banyo küvetinde ölü bulunduğu haberi daha tehlikeli. Her ne kadar “Ebru’nun ölümünde sır perdesi” denilmiş olsa da kriminal bir durum yani bir cinayet şüphesi yok. Kaza da olsa intihar da olsa yöntem anlatılıyor bu haberde.

Belli ki bu haberler Yazı İşleri’ne ilginç geliyor, okurun da ilgisini çekeceği düşünülüyor. Hele bir de kadın olunca ilk sayfaya çıkarılıyor. Tek ölçüt ilgi. İyi de benzer intiharlar olursa üzülmez miyiz? Gazetecilik insan mesleğidir, insana zarar vermemeliyiz. Lütfen arkadaşlar, lütfen yapmayın bu intihar haberlerini...

OKURDAN KISA KISA

Zühal Akkaya: TEV’in “Bir dünya çiçek” kampanyası için düzenlenen ve Cem Yılmaz’ın da katıldığı toplantıyı gazetenizde Vahap Munyar, 13 Mayıs’ta yazdı. Hatta birinci sayfadan duyurdunuz. Üç gün geçti, bir de ne görelim? Kelebek’te “Bir dünya çiçek” başlığıyla yine aynı haber. (16 Mayıs)

İsmail Gören: “Fıstıklı baklava yapımı durdu” başlıklı haberde 210 TL’nin “kuş boku” denilen fıstığın fiyatı olduğu bilgisi yoktu. İsterdim ki, bu haberde sadece kar marjı düşen baklava üreticilerinin değil çiftçinin tarafından da bakılsın; etkenler etraflıca araştırılarak haber yapılsın. (12 Mayıs)

Alparslan Kiper: Bazı adayların miting ve konuşmalarını hiç vermeyerek demokratik bilgilenme haklarıma sansür koyuyorsunuz. Bu tavrınız insanların haber alma özgürlüğüne duvar çekmek anlamında. (15 Mayıs)

M.Cihan Cengiz: İnternette yanıltıcı haber başlıklarına daha ne kadar devam edeceksiniz? Başlık “Tuncay Şanlı: “Ben olsam oyuna girmezdim”. Ama haberde “Ben olsam oyuna girmeyebilirdim” diyor. Sizce bunlar aynı şey mi?

Sebahattin Koyuncu: İnternette her sayfada reklam açılıp ekranı kaplaması, kapatmaya çalışsam da uzun süre kapanmaması ve okuma zevkimin içine etmesi sinir bozucu. (16 Mayıs)

Oğuz Yayan: İnternet başlıklarınıza bakın, bir tane İyi Parti veya CHP haberi var mı? Okuyucu kitlenize saygı gösterin. (16 Mayıs)

İbrahim Ekinci:  İnternette başlık; “O kadın pedi ile ilgili sıcak gelişme”. Başlık haber gibi ama altında bir reklam var. “Telefonu hemen açın o uygulamayı kapatın”. Kaç kez yayımlandı? O uygulama da yok. Pili eriten onlarca uygulama. Yakışıksız işler bunlar. (16 Mayıs)

HAFTANIN ENGELLENENLERİ:

HÜRRİYET Dijital İçerik Koordinatörü Emre Kızılkaya, Sulh Ceza Hâkimlikleri’nin bu hafta erişiminin engellenmesine karar verdiği hurriyet.com.tr haberlerini şöyle sıraladı:

* 1980’lerde medyada sık yer alan ‘Banker Bako’ lakaplı Baki Cengiz Aygün dolandırıcılıktan 18 yıl hapse çarptırıldıktan sonra 1996’da “yanlışlıkla” salıverilmişti. Sulh Ceza Hâkimliği, Aygün’ün 1999’da tekrar yakalanışını duyuran habere erişimi, ‘unutulma hakkı’ gerekçesiyle engelledi.

* Bursa’da mart ayında yaşanan bir trafik kazası ile ilgili habere erişim, otoyolda arıza yapan ve park eden kamyona arkadan çarparak hayatını kaybeden otomobilin sürücüsünün yakınlarının başvurusu üzerine yasaklandı.

* Bir izdivaç programından bir diğerine transfer olan damat adayının, iki farklı yarışmacıyla yatakta çekilmiş görüntülerinin ortaya çıktığını duyuran ve geçen yıl yayınlanan Kelebek haberine de erişim engellendi.

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET / 21 MAYIS 2018

Şırnak’ta yaşanan çatışmada öldürülen PKK’lının cesedinin polis aracına bağlanarak sürüklenmesiyle ilgili çarpıcı tepkilerden biri, AKP MKYK üyes

Şırnak’ta yaşanan çatışmada öldürülen PKK’lının cesedinin polis aracına bağlanarak sürüklenmesiyle ilgili çarpıcı tepkilerden biri, AKP MKYK üyes

Esra Öz/ NewsLabTurkey Devamını Oku...

Esra Öz/ NewsLabTurkey Devamını Oku...

Endişelenme! E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar doldurulmalıdır (*).

© 2019 Faruk Bildirici - Medya Ombudsmanı. Tüm Hakları Saklıdır.