HABERİN DOĞRULANMASI İÇİN 25 GÜN GEREKTİ

...

"Egemen’i kartal kaptı" haberi yayımlandığında süper lig henüz bitmemişti, tarih 30 Nisan’dı. Hürriyet Spor sayfalarında bu haberin çıkmasının ardından hem Trabzonspor’dan, hem de Beşiktaş’tan karşılıklı "yalanlamalar" yapıldı. Bu açıklamaları gören kimi okurlarımız da çok sinirlendi, mail yağdırdılar. Örnek olması bakımından bu maillerden birini aktarayım. Fatih Seyhan, o gün şöyle yazıyordu:

"Haberi teyit için Beşiktaş Kulübünü aradım, böyle bir çalışma olmadığını söylediler. Trabzonspor’u aradım, onlar da ’Böyle bir transferin gündemde olmadığını’ belirttikleri halde neden Hürriyet gazetesi sürekli olarak manipülasyon yapma gereği duyuyor? Eğer gerçek ve objektif gazeteci iseler haberlerini tek yanlı değil, iki taraftan da teyit etmek suretiyle ve de şampiyonluk adaylarına çıkar sağlama amacı gütmeyen habercilikle verirler. Bu tür haberler Hürriyet gazetesini yüceltmez aksine yalan haber yapmakla tescil eder. Babıâli gazeteciliği bu değil."

Seyhan’ın elektronik postasını aynı gün ilettiğim Hürriyet Spor Servisi Müdürü Mehmet Arslan, "haberlerine güvendiklerini, kaynağın sağlam olduğunu" söyledi. Bunun üzerine okurların tepkilerini bir kenarda tutup, gelişmeleri izlemeye karar verdim. Haber doğru çıksa da yanlış çıksa da sonucunu yazacaktım.

Çok da beklemem gerekmedi, Egemen’in durumu, ligin bitiminin hemen ardından netleşti. Egemen, Beşiktaş’ın ilk transferi olarak geçen hafta anlaşmayı imzaladı. Hürriyet de bunu ilk haberin kupürüyle birlikte "Egemen artık Kartal’ın savaşçısı" başlığı atarak duyurdu.

Hemen bir not düşeyim; Bir futbolcuyu "savaşçı" olarak görmenin doğru olmadığına inanıyorum. Bu tür nitelendirmeleri yapmadan önce futbol sahalarının arenaya, stadyum önlerinin savaş alanına döndüğünü anımsamakta yarar var. Şiddet çağrışımlı nitelendirmeler kullanarak o kavgalara ilham kaynağı olmamalıyız.

Egemen konusuna dönersek, elbette İsmail Er imzalı haberin 25 gün sonra doğru çıkması, Hürriyet için bir artı puandır. Haber doğru çıkmakla kalmadı, haberdeki "1.1 milyon Euro yıllık ve maç başına 25 bin Euro karşılığı anlaşma sağlandığı" ayrıntısı da doğrulandı.

Ancak böyle bir gelişme ile övünmek yerine bu olayı, futbol gazeteciliğinin içinde bulunduğu zorlukları anlatan bir örnek olarak ele almaktan yanayım. Spor haberciliği yerine burada daha dar anlamda "futbol haberciliği" adına çıkarılacak dersler olduğuna inanıyorum.

Bu camiada "kulis haberleri" çoğu kez kulaktan kulağa yayılıyor ve kendi çıkarları gereği takımlar, antrenörler ya da futbolcular, kesinleşmeden önce doğrulamıyorlar bu bilgileri. Hal böyle olunca kulis duyumlarını, perde arkası bilgilerini haberleştirmek konusunda "ikinci kaynaktan doğrulama mekanizması" sağlıklı işlemiyor. Futbol camiasını izleyen gazetecilerin titiz davranmaları, gaz yerine fren pedalını daha fazla kullanmalarını gerektiriyor bu zorlu koşullar. Kuşkusuz bilgi aldıkları kaynak güvenilirse ve de o duyumu farklı kaynaklardan doğrulatmışlarsa haberlerini yazmaktan geri duramazlar. Resmi açıklamalar olmaması ya da yalanlayan açıklamalar olması da gazeteciyi engelleyemez.

Böylesi haberler karşısında takımlar ve taraftarların tepkisel davranmalarını da anlıyorum. Olup bitenlere kendi pencerelerinden hem de duygusal ve tutkulu bir gözle bakmaları son derece doğal. Tek önerim, biraz daha serinkanlı olmaları…