HABER AJANSLARINA ÇAĞRI

...

Saçları havuzun dibindeki su motoruna dolanan 11 yaşındaki turist kızın yaşamını yitirdiği otelin adı neden yazılmaz? Mehmet Y. Yılmaz’a göre iki nedeni olabilir; ya haberleri yazanların gazetecilik ilkelerinden habersiz olması ya da otelin şöhretini korumak istemeleri…

Birinci seçeneğe ben de ihtimal vermiyorum. Zira sadece Hürriyet değil, hiçbir medya kuruluşu, Sarıgerme’deki o kazayla ilgili haberde otelin adını yazmadı.

Aslında bu habercilik tarzı, kaza olan otellerin adını gizlemekle de sınırlı değil. Olumsuzlukların yaşandığı bütün ticari kuruluşların adlarının okura duyurulmaması konusunda bir konsensüs oluşmuş durumda medyada. Adı konulmamış, açıklanmamış, artık refleks haline gelmiş ve tüketici köşelerini de etkisizleştiren bir anlaşma bu. Haber ajansları bile bu tür olaylarda firma, mekân isimlerini abonelerine duyurmuyor.

Yılmaz’ın yazısının yayımlandığı 6 Ağustos tarihli Hürriyet’in, Tuzla’da kezzap üretilen fabrikadaki sızıntıyı konu alan "Felaket beklemiyor" haberinde de firma ismi yoktu. Bir gün önce, İzmir-Çanakkale otoyolundaki viyadük inşaatında iskelenin çökmesi sonucu hayatını kaybeden dört işçi ile ilgili haberde de inşaat şirketinin adı yazılmamıştı. Otobüslerin karıştığı trafik kazalarında şirketlerin adlarının fotoğraflarda bile gizlendiğini bu köşede defalarca yazdım.

Fakat şirketler hakkında olumlu gelişmeleri aktaran, tanınmalarına katkıda bulunacak olayları içeren haberlerde durum tam tersi. Şirket ve mekân isimleri haberlerin girişine konuluyor; övgüler diziliyor.

Örnek vermek gerekirse, 5 Ağustos’ta Kelebek ekinin sürmanşetinde "Safiye Sultan’ın milyonluk oyuncağı" haberinde sanatçı Hülya Avşar’ın baktığı otomobilin markasını geçtim, gezdiği oto bayinin adı bile yazılmıştı. Zaten magazin haberlerinde restoran, gece kulübü, otel, plaj adlarından geçilmiyor. Elbette bu durum magazine özgü değil, ekonomi sayfalarında, eklerde, hatta köşe yazılarında da durum bu.

Kısacası, eleştirirken cimri davranan medya, överken alabildiğine cömert. Ama her iki durumda da şirketlerin, ticari işletmelerin yanında duran, onların çıkarını koruyan bir gazetecilik tarzı sergileniyor.

Oysa Mehmet Y. Yılmaz’ın da vurguladığı gibi, "gazetecinin sorumluluğu okuyucusuna karşıdır". Her haberde okuyucunun, daha geniş bir ifadeyle toplumun çıkarlarını gözetmek zorundadır gazeteci. Şirket isimlerini yazmak, toplumsal uyarı mekanizmasını harekete geçirir, yanlışların düzelmesini sağlar.

Kimilerinin sandığı gibi, şirket ve işletme isimlerinin yazılmasında ne hukuki bir engel var, ne de etik. Örneğimizdeki gibi kaza olan bir otelin adının yazılmasını yasaklayan bir kanun maddesi yok. Hatta Karayolları Trafik Kanununda "ölümlü trafik kazasına karışan otobüs işleticisinin unvanının medyada yayınlanmasının ticari itibarın ihlali sayılmayacağı" vurgulanıyor.

Gazetecilik etiği açısından da bir sakıncası olamaz. Üstelik isimleri yazmak, haberin unsurlarının tamamlanması ve kamusal çıkar açısından zorunlu. Tabii suçlu ilan etmeden, o kuruluşun da görüş ve açıklamalarına da yer vermek koşuluyla…

Bir de çağrım var haber ajanslarına. Olumsuzlukların yaşandığı şirket ve mekân isimlerini en azından haberlerin altına not olarak ekleyin. Yayımlayıp yayımlamayacaklarına medya kuruluşları karar versin.