GÖKHAN KOCAKAYA

...

Genç jokey Gökhan Kocakaya, bu yıl hipodromlarda rüzgâr gibi esti. Hem ilk kez yarıştığı Gazi koşusunu, hem de Başbakanlık kupasını kazandı. Bir anda yarış severlerin gözdesi haline geldi, pistlerin en ünlü jokeyi Halis Karataş’ın veliahtı olarak anılmaya başlandı.

ATLARLA TANIŞMAM: BABAM SEYİSTİ

Doğum yerim Adana ama büyüdüğüm yer Mersin. Adana’da bize yakın bir at çiftliği vardı. Okul bizi gezi amaçlı oraya götürüyordu. Orada piknik yapıyorduk. Atlara yakınlık orada başladı. Babam da seyislik yapıyordu. Sonra bıraktı, tarımla uğraşmaya başladı. Cumartesi pazarları atların yanına giderdim. Atları seviyordum. Apranti (jokey yamağı) okulunda ilk ata binmem anlatamayacağım kadar heyecanlı ve ürkütücüydü. Korkarak binmiştim.

LİSEYİ BIRAKTIM: AKLIMIN YÜZDE 70’İ ATLARDAYDI

1987’de doğdum. Ortaokulu bitirdikten sonra liseye hiç başvurmadım. Jokey olmama ailem de büyük destek veriyordu. Biz Ekrem Kurt Apranti eğitim merkezinin elemelerinin Adana’da olduğunu tahmin ediyorduk ancak İstanbul’da yapılmıştı, yetişemedik. Cemal Kurt hocayı aradık ama bize uçakla gidebilirsem yardımcı olabileceğini söyledi. Babamın maddi imkânları uçakla göndermeye yetmedi. 2001, babamla birlikte Mersin’e 20 Km.uzaktaki Huzurkent’te tarımla uğraştım. Bir sene sonra da babam izin vermedi. Madem öyle tahsilime devam edeyim dedim. Takdir, teşekkür almadım ama lise 1’i güzel notlarla geçtim. Ama aklımın yüzde 60-70’i atçılık camiasındaydı, atları çok seviyordum. Dergilerdeki at resimlerine bakıyordum. Televizyonlarda at yarışlarını izliyordum. O yaz ya jokey olurum ya da okulu bırakıyorum dedim. O kadar istekli olunca beni geriletemediler ve İstanbul’daki akrabalarımın yanına gittim. Apranti okuluna başvurdum. Yedekçi yani seyis yardımcısı olarak başladım. Atlarla, okula normal başlayanlara göre 4-5 ay daha erken tanıştım.

APRANTİ OKULU: MEKANİK ATIN FAYDASI OLDU

Apranti okulunda eğitim 2 yıl sürüyor. Eskiden çok istek oluyordu, 60’tan aşağı almıyorlardı. Şimdi bayağı eliyorlar, 35lere düşürdüler. Bunların da ancak yüzde 10’u jokey olabiliyor. Bizim dönemde 60 kişi başladı okula ve en fazla 6-7 kişi kaldı. Apranti okulu bildiğimiz okul gibi matematik, edebiyat, dilbilgisi gibi dersler de var. Ben en çok at bilgisi ve mekanik at derslerini seviyordum. Boş zamanlarımı hocalardan izin alıp robot atın üzerinde geçirmişimdir. O mekanik at bana çok faydalı oldu.

ÜÇ YILDIR YARIŞIYORUM: 356 BİRİNCİLİĞİM VAR

Yarışlara 2006’da apranti olarak başladım. İlk birinciliğim biraz zor oldu. 2006 sonunda Abdullah Kaplan’ın Karadağlı adlı kır Arap atıyla kazandım. Bugüne kadar 356 birinciliğim var.

HALİS KARATAŞ’IN VELİAHTI: HEP AĞABEYİM KALACAK

Jokeyliğimin ilk senesi ama örnek alacağım ilk insan tabii ki Halis Karataş. Her jokeyin eğerlerini hazırlayan, takımlarını temizleyen bir yardımcısı vardır. Ben de Halis ağabeyime yardımla başladım. Beni hep kardeşi gibi gördü, ağabeylik yaptı. Ona hiç saygısızlık yapmam, bana kızsa hatta dövse bile ağabeyim olarak kalacaktır. Onunla çok yarıştım. Hatta onu geçtiğim de oldu ama hatalı geçtiğim zaman kazanmışsam bile mutlaka beni uyarmıştır.

ATLARIN DİLİ: ATLARA POZİTİF ENERJİ VERİYORMUŞUM

Aslında atları eğiten ve alıştıran antrenör ve seyislerimizdir. Sahada da idman jokeyleri veya aprantilerimiz eğitiyor atları. Bir çocuk gibidir atlar. Severseniz, iyi büyütürseniz akıllı bir at olur ama kızar döverseniz mutlaka onu sahaya yansıtır agresiflik yapar. Ağrısı sızısı olmadığı müddetçe iyi eğitilmişse mutlaka cesur ve rahat davranır. Öyle kızmayla dövmeyle olacak iş değil. Hep söylüyorlar, ben atlara pozitif enerji veriyormuşum. Ben sevdiğimde okşadığımda atların kendine güveni geliyor. Kazanmam da sevginin gücüdür büyük ihtimalle.

GAZİ KOŞUSU: KAZANACAĞIMIZI BİLİYORDUM

Gazi koşusunda kazanacağımızı bir ay öncesinden biliyorduk. Çünkü bu sene Miramis ayarında başka bir at gelmedi. Miramis zaten şampiyon bir at. Bana verilen direktif, “Ön tarafta normal bir tempoda gideceksin, 800’den 1000’den sonra yürüteceksin, arka taraf yetişemeyecek” biçimindeydi. Onu en iyi şekilde yapmak bir profesyonellikti, yaptık ve kazandık. Miramis, sahalarımıza gelmiş en soğukkanlı ve kendinden emin at. Bir at kendine ve üstündeki jokeye güvendiği zaman yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Kazandığı zaman da büyük ihtimalle hisseder. Ertesi gün idmana gittiğimizde mükâfatını küp şeker olarak veririz.

KASK GÖZLÜK FIRLATMA: BU GELENEK BAŞLAMALI

Gazi Koşusunu kazandıktan sonra kask, gözlük, eldiven ve kamçıyı seyircilere attım. Amacım beni desteklemeye, o yarışı izlemeye gelenlerin hepsine olmasa da bir kaçına hediye vermekti. Yurtdışında bütün derbi yarışlardan sonra jokeylerin yarış severlere böyle bir hediyesi olur. Bence Türkiye’de de böyle bir geleneğin başlaması iyi olur.

YILLIK KAZANCIM: EMEĞİME DEĞİYOR

Yıllık kazancıma yüzde olarak girersek emeğin karşılığına değdiğini söyleyebilirim. Yüzde 10 alıyoruz, yüzde 2’sini kulüp vergi olarak kesiyor. Menajerlerin ücreti ve uçak masrafları var. Kalanı bizim. Aprantiler yüzde 5 alır, yüzde 1 vergi kesilir. Hesaba kitaba vurursak at yarışlarında büyük paraların döndüğü kesin. Yıllık cirosu 1.5 milyar doları buluyor. Yarışlar kameralarla izlenir, her şey kayıt altına alınır. Komiserler kurulu atları ve jokeyleri inceler. Her şey böyle ortadayken şike olması imkânsız. İspatlandığı zaman o jokeyin jokeylik hayatı biter. Bir attan antrenörü, seyisi, yedekçisi, aprantisi, jokeyi, at sahibi, menajeri yani 7-8 aile ekmek yer. Bu sektörde 30 binden fazla insan var.

DİYARBAKIR HİPODROMU: VİRAJLARI ÜRKÜTÜCÜ

Omuzum iyileştiği zaman Diyarbakır hipodromuna gidip at binmek istiyorum. Televizyondan görebildim. Çok büyük bir alana sahip ama virajları biraz ürkütücü, uçurum gibi görünüyor. O virajın biraz tehlikeli olduğunu, atın virajı alamayıp uçurumdan aşağı düşme tehlikesi olduğunu söylüyorlar. Gidip kendi gözümle görmek istiyorum.

ÖZEL HAYATIM: DİSİPLİNLİ VE DÜZENLİ YAŞARIM

At dışında zamanımın büyük bölümünü ailem ve üç kardeşimle geçiriyorum. Bir kardeşim liseyi bitirdi güvenlik şeyine başvurdu. Diğer ikisi kız ve okuyor onlar. Boş vakitlerimde kardeşimle beraber bilardo ve bowling oynuyorum. Pek futbol oynayamıyorum ama koşmak, egzersiz yapmak çok hoşuma gidiyor. Sinemaya da giderim. Aziz Nesin’in son okuduğum kitabı “Sizin Memlekette Eşek Yok mu?” enteresan bir kitap. En son “Alacakaranlık” filmini izledim. İzlediğim bir dizi var yeni başlamış Show TV’de “Ezel”. Disiplinli yaşıyorum. Sporcu düzeni bozduğu zaman grafikte mutlaka bir düşüş olur. Allaha çok şükür benim içkim, sigaram, hiçbir kötü alışkanlığım yok.

HAYATIN ANLAMI: HEP POZİTİF BAKARIM

Hayata hep pozitif bakmışımdır. Durgun, üzgün bir insan görünce onu mutlu edebilmek için yanına giderim. Benim için insanların mevkisi mekânı önemli değil. Giderim kimsenin bilmediği görmediği bir yerde gariban bir insanla muhabbet eder çay içerim. Gider bir ayakkabıcı abimle oturur onu izlerim, muhabbet ederim. Öyle hobilerim var.

BESLENME PROGRAMI: ÇAYSIZ OLMAZ

Özel bir diyet programımız yok ama düzenli yerim. Benim kilo problemim yok, bünyem böyle. Sadece ekmeğin hamur kısmını yemem onun dışında canım ne isterse yerim. Hiç yemek de seçmem. Ama aradığım tek şey çaydır. Çayı çok severim. Çaysız olmaz. İçmediğim zamanda nedendir başım ağrıyor.

KARAKTERİM: BİRAZ ROMANTİK BİRAZ KOMİK

Genelde insanları tanımayı, karşındaki insanı çözmeyi amaçlayan duyarlı ve atları çok seven bir insanım. Bir ata bir şey olduğu zaman ilk üzülen ben olurum. Çok duygusal ama yerine göre değişen bir insanım. Biraz romantik ve komik.

HAYALİM: İYİ HATIRLANACAK BİR İSİM BIRAKMAK

En büyük hedefim ülkemizi yurtdışında temsil etmek. Mesela Dubai’de. Bunun için yavaş yavaş İngilizce öğrenmeye çalışıyorum. Oradaki menajerlik sistemini öğrenip o bağlantıları kurmak gerek. Bu sene olmazsa seneye mutlaka dışarı gideceğim. Hedefim, gücüm elverdiği müddetçe bu işi yapmak. Geleceğe iyi bir isim bırakmak için elimden geleni yapacağım. Jokeylikten ve atçılıktan kopmam mümkün değil. Ata binmek çok farklı bir duygu. Ata binmek dünyanın en güzel şeyidir. Hayalim, daha sonra bir çiftlikte güzel atlar yetiştirmek…

AŞK: EN BÜYÜK AŞKIM ANNEM

En büyük aşkım annemdir. İkinci dışarıda aşkım mutlaka vardır. Tabii ki atlar da bizim aşkımızdır. Evlilik için daha erken ama ileriki zamanda zaman neyi gösterecek bilemeyiz.

DOĞUM GÜNLERİM: HİÇ KUTLAMADIK

Biz alışık değiliz. Bizim geldiğimiz yerden olsa gerek çocukluğumdan beri daha bir gün doğum günümün kutlandığını hatırlamıyorum. Ailemizde öyle bir gelenek yok. Belki küçük kardeşlerimin kutluyoruz, pasta falan alıyoruz ama büyüklerde yok.

AT YARIŞI: BİR KERE OYNADIM

Babam seyisken bir kere oynamışımdır. Babam, her koşuda bir at yazmamı söyledi. Kendi de eklemişti. 99-2000 olabilir. Şimdinin parasıyla 2 liralık oynamışsak 6 lira almışızdır. Bir daha hiç oynamadım. Başka jokeyler oynuyor mu bilmiyorum ama oynayanlar mutlaka vardır. Garantisi yok zaten bu işin. Dışarıda izleyenler sonucu bizlerden daha iyi biliyorlar. Çünkü biz sadece bindiğimiz atlara yoğunlaşıyoruz. Dışarıdan takip eden daha iyi görüyor.

SEYİRCİDEKİ SEMPATİ: SEYİRCİ HER ŞEYİ GÖRÜR

Ben sıradan bir aprantiydim. Başarılı olmak için çok çalıştım. Her zaman kolay atlara binmedim. Her bindiğim atta canımı dişime takıyorum. Bu da seyircide sempati yaratıyor sanırım. Seyirciden tepki geldiyse bile dönüp bir şey söylememişimdir. Kazansam da kaybetsem de seyirci her şeyi görüyor. Onlar tribünlerde destekliyorlar sağ olsunlar.

24 SAATİM: İDMANLARIMI HİÇ AKSATMAM

Haftada altı gün idman yaparım, aksatmam. Geçen gün attan düşüp omuzumu incittiğim için bugünlerde idmana çıkamıyorum. Sabah erken kalkarım, çıkmadan önce kahvaltımı yapar çayımı içerim. İdman programı sabah 5’te veya 6’da başlayabilir. İdmandan sonra bir yerde çay içip sonra eve geçerim. Duşumu alır, bir şeyler atıştırır, 1-1.5 saat uyurum. Kalkınca biraz televizyon, haberler veya müzik dinliyorum. Gazeteleri okuyorum. Sonra biraz meyve yiyip kardeşimle bilardo oynamaya gidiyoruz. Sonra tekrar eve gidip yarış kıyafetlerimi çantamı hazırlayıp arabayla hipodroma geçiyoruz. Tartılıyorum, 51 kilo gelirsem saunaya gidiyorum, İki seans yapıp kilomu ayarlıyorum. 1 seansta yaklaşık 200-300 belki 400 gram düşebiliyor. Yarış aralarında boşluk varsa televizyon izliyoruz. Yarıştan sonra meyve yiye yiye eve gidiyoruz. Eve vardığımızda güzel filmler oluyor açıp izliyoruz. Bizde gece hayatı yok.

AVRUPAİ BİNİŞ: ATA DAHA UYUMLU BİNİYORSUN

Bana Avrupai bindiğimi söylüyorlar. Okulda hocalar, öğrencilere Avrupai binişi öğretmek için elinden geleni yapıyor. Aslında pek bir fark görmüyorum ama Avrupai binişte ata daha bir uyumlu, daha istekli biniyorsun. At üzerinde güçlü hissediyorsun. Seyirci olarak daha verim alıcı daha güzel gözüküyor. Türk binicileri rüzgârı daha çok kesiyor.

HAYATIMIN ENLERİ

- En büyük korkunuz? - Jokey arkadaşımın yanımda Allah korusun ölmesi

- En çok neye dokunmaktan hoşlanırsınız? - Atlar

- En nefret ettiğiniz davranış? - Küfür, saygısızlık

- En sevdiğiniz tatil kenti? - İzmir’de, Kuşadası

- En sevdiğiniz yemek? - Bütün yemekleri severim.

- En sevdiğiniz tarihi kişilik? - Fatih Sultan Mehmet

- En sevdiğiniz film? - Güneşi Gördüm (Mahsun Kırmızıgül)

- En sevdiğiniz sanatçı? - Serdar Ortaç ve Yıldız Tilbe

- En sevdiğiniz koku?  - Gül

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET PAZAR / 25 EKİM 2009