GEZİ YAZISINDA SİYASİ DEĞERLENDİRME

...

GEZİ YAZISINDA SİYASİ DEĞERLENDİRME OLUR MU?

Ersin Kalkan, 17 Mayıs tarihli Seyahat ekinde Halep’i anlatıyordu. “Halep’te altın, gümüş, taş ve hayat nakış gibi işlenir” başlıklı yazıya birbirine benzeyen iki eleştiri geldi.

Mert Yaşar Ülkü, yazıda Halep’te yaşayan Ermeniler’in, “1915’teki büyük kıyımdan kaçabilenler” diye nitelenmesini eleştirdi. Ülkü, “Yazar, Türkiye’nin Suriye ve Lübnan’a göre hoşgörüsüz, otokrotik olduğunu belirtiyor. Yazarın böyle bir gezi yazısında, ülkesini batıran böyle bir üslubu niçin kullandığını merak ediyor insan” diye ekliyordu.

Eski bakanlardan Bülent Akarcalı da yazıdaki siyasi değerlendirmeleri eleştiriyordu. Akarcalı, Kalkan’ın yazısındaki “Suriye ve Lübnan’ı gezdikten sonra, bölgede en içine kapalı, totaliter ülkenin Türkiye olduğunu daha iyi anladık” satırlarına dikkat çekerek şu görüşü dile getiriyordu:

“Bu görüşleri gazetenin siyasi konuları ele alan kısmında okusam, beğenmesem de tepki vermezdim. Ancak, konunun turizm olduğunu, insanlara müspet-sıcak sevgi dolu mesajların verilmesi gereken bir seyahat ekinde Türkiye’nin bu kadar haksız ve insafsızca itham edilmesini kabul etmiyorum.”

Ülkü ve Akarcalı’nın eleştirisini gezi yazısını kaleme alan Ersin Kalkan’a ilettim. Kalkan, Türkiye’de yaşayan Rumların giderek azaldığını, Malatya’da Zirve Yayınevindeki katliamı, rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerini hatırlatarak yanıtladı eleştirileri:

“İşte bunlardan dolayı ülkemizin, Suriye ile karşılaştırıldığında daha totaliter, içine kapanık ve tek sesli olduğuna inanıyorum. 1915’le ilgili de ‘buradaki (Ermeni) nüfusun büyük bölümü 1915’te İttihat ve Terakki devrinde yaşanan büyük kıyımdan canını kurtarıp kente sığınanlardan oluşuyor’ diye değerlendirme yapmıştım. İttihat Terakki kısmı çok önemli. Çünkü modern Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları İttihatçıların katliamlarından mesul değillerdir. Ayrıca, her yurttaş gibi yazarın da resmi tarih söylemi dışında düşünme ve fikirlerini ifade hakkı vardır.”

Okur Temsilcisi olarak gezi yazılarında siyasi değerlendirmeler olabileceğine inanıyorum. Bu gezi yazısının bir gazetenin ekinde yayımlanmış olması nedeniyle okurların rahatsızlık duyması da anlaşılabilir. Ancak gezilerde görülenler yazara sadece siyaset değil, hayatın her alanına dair fikirler çağrıştırabilir, bunu da kaleme alması kendini ifade edebilmesi açısından son derece doğal. Elbette o siyasi değerlendirmelerin içeriği apayrı bir konu. Kuşkusuz kimse kimsenin görüşüne katılmak zorunda değil…

TİTİZ OKURA TEŞEKKÜRLER

Erdoğan İşçener, 83 yaşında. Kendisini “İlk çıktığı gün tanışıp ayrılamadığı Hürriyet’in kıdemli bir okuru” diye tanımlamış. Mektubunda “Okur Temsilciliği”nin yeniden oluşturulmasından duyduğu mutluluğu dile getiriyordu:

“Hürriyet’teki çağdaş girişimler memnuniyet vericidir. Ancak bazıları için önemsiz görülse de okuru rahatsız edici, bana göre önemsemezlikten kaynaklanan hatalar olduğunu da üzülerek görmekteyim. Kesip sakladığım bazı Hürriyet kesiklerini ilişikte sunmayı uygun buldum. Kesiklerimde yorumlamalarımda hatalarım olabilir. O durumda sizden ve ilgili olanlardan özür dilerim. Umarım sizleri fazla üzmemişimdir.”

Bakmayın böyle mütevazı bir dille yazdığına. Zarftan tam 11 kupür çıktı. İşçener, her kupüre oradaki hatayı anlatan notlar eklemişti. Hataların kimisi redaksiyon hatasıydı, kimisi de bilgi. Kuponlardan, fotoğraflardaki isimlere kadar bütün gazeteyi bir kuyumcu titizliğiyle incelemişti.

Böyle titiz takipçi okurlarının olması Hürriyet için gurur verici bir olay. Ne denli ağır olursa olsun onlardan gelecek eleştiriler, bu gazetenin hatalardan arınmasında yardımcı olacaktır. Teşekkürler Erdoğan İşçener…

ALAATTİN CAMİİ YANLIŞI

Uyarı, aralarında Levent Acar, Gülay Seymen ve Arslan Karadakovan’ın bulunduğu çok sayıda okurdan geldi. 17 Mayıs tarihli Seyahat ekinde, Nedim Gürsel’in “Sadece Alaaddin Camii’ni görmek için Niğde’ye gitmeye değer” başlıklı yazısındaki fotoğrafa takılmışlardı. Kullanılan fotoğrafın Niğde’deki değil Konya’daki Alaattin Camii’nin fotoğrafı olduğunu yazıyorlardı. Haklıydılar, bir karışıklık sonucu yanlış fotoğraf kullanılmıştı.

SAMSUN’DAKİ HAVA DURUMU

Samsun’lu okurumuz Hüseyin Gündüzoğlu, Hürriyet’in üçüncü sayfasında yayımlanan “Hava Durumu” haritasına itiraz etti: “Hava durumunda şehirleri neye göre gösteriyorsunuz? Büyükşehir olmasına göre mi, yoksa yaşayan insan sayısına göre mi? Samsun hem büyükşehir, hem de nüfusu 1.250.000. Haritada Sivas, Trabzon, Kars, Afyon, Ağrı var; Samsun, Kayseri, Konya niye yok?” Ben de bu soruyu Yazı İşleri Müdürlerimizden ve üçüncü sayfanın editörü Arif Dizdaroğlu’na ilettim. Dizdaroğlu, okura hak verdi:

“Haritadaki şehirler, coğrafik yakınlığa göre seçilmiştir. Doğal olarak 81 ili harita üzerinde gösterme olanağımız yok. Ancak dağılımı yeniden gözden geçirmemize neden olduğu için Samsunlu okurumuza teşekkür ederiz.”   Nitekim Dizdaroğlu, söz verdiği gibi haritayı yeniden düzenledi, bazı şehirleri ekledi.

OKURLARDAN KISA KISA:

Engin Elçin: Bazı yabancı kelimelerin yanına parantez içinde Türkçesi yazılmıyor. 8 Mayıs’ta da 7.sahifede yayınlanan neandertaliz, homo sapiens gibi kelimelerin yanına Türkçelerini ilave etmek herhalde güç olmazdı.

Özhan Akçalı: 18 Mayıs’ta Ankara ekindeki “Imrahor Vadisinde Harfiyat Protestosu” başlığındaki “hafriyat” kelimesi, amelelerin hatta bazı inşaatçıların bile yanlış kullandığı gibi “harfiyat” şeklinde yazılmış.

Okan Karay: 14 Mayıs tarihli gazetenizin arka sayfasında “Plajda kriz” başlıklı bir haber vardı. Haberi okudum krizi göremedim, sadece iki kadının güzellik yarışından bahsediliyordu.

OKUR TEMSİLCİSİ / FARUK BİLDİRİCİ / 24 MAYIS 2010

İki yıl kadar önce yine “askeri kaynaklara” dayanarak yapılan haberler tartışılıyordu.  O zaman ben de bu köşede  “Askeri kaynak

İki yıl kadar önce yine “askeri kaynaklara” dayanarak yapılan haberler tartışılıyordu.  O zaman ben de bu köşede  “Askeri kaynak