GAZETECİLERİN MESLEKİ DAYANIŞMASI

...

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, ülkemizdeki gazetecileri bağlayıcı nitelikte ve evrensel etik değerleri içeren temel metin. Günümüzde medya ve iletişim alanındaki hızlı değişim, 18 yıl önce Umur Talu’nun öncülüğünde hazırlanan bu metnin güncellenmesini gerektirdi.

Altan Öymen başkanlığında oluşturulan ve benim de aralarında bulunduğum komisyon aylarca çalışarak bildirgeyi güncelledi. Yeni oluşturulan metni TGC yönetimi önümüzdeki dönemde açıklayacak.

Ben ivedilik taşıması nedeniyle bildirgeye eklediğimiz iki yeni maddeden söz etmek istiyorum. “Hedef gösterme” başlığını taşıyan maddede gazetecilerin “meslektaşlarını hedef gösterici ifadeler kullanmaması” gerektiği vurgulandı. Yeni eklenen “Dayanışma ve rekabet” maddesi de ilkini tamamlayıcı nitelikte:

“Gazeteci, rekabet nedeniyle de olsa, bir başka gazeteciye bilinçli ve açık, mesleki zarar vermekten kaçmalıdır. Bir meslektaşının yayınını engelleyici davranışlarda bulunmamalıdır. Gazeteci mesleki nedenlerle zor durumda kalan meslektaşlarıyla dayanışma içinde olmalıdır.”

İnanın bildirgeye böyle iki madde koymak, buna ihtiyaç duymak, hele de bu ilkeyi Latin Amerika ülkelerinden örnek almak üzücüydü. Benim mesleğe başladığım yıllarda gazeteciler, meslektaşlarını siyasilerin ya da diğer güç odaklarının suçlamalarına, hedef almalarına karşı hep birlikte savunur, sahip çıkardı. Şimdi bırakın dayanışmayı, önce medya mensuplarından geliyor hedef alan yayınlar.

Son örneğimiz Fox TV sunucusu Fatih Portakal hakkında kimi medya kuruluşlarında yapılan yayınlar. Portakal ne yaptı da böyle hedef alınıyor? Fransa’da meydana gelen protestolarla ilgili haberi verirken sözü Türkiye’ye getirerek, şunları söylemiş:

“Hadi bakalım barışçıl bir eylemle zamları, doğalgaz zamlarını protesto edelim. Hadi bakalım, yapalım. Yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak korkudan endişeden sokağa? Kaç kişi çıkar sokağa Allah aşkına söyler misiniz? Bireysel ve toplumsal muhalefeti baskı altına almaya ve yıldırmaya çalışıyorlar. En doğal hak ama uygulanamıyor. Fransa olmuş, Türkiye olmuş çok da fark etmiyor açıkçası.”

Bu sözler Portakal’ın kendi düşüncesi, kendi yorumu. İlkesel olarak haberle yorumun bu denli iç içe geçmemesi ve değerlendirmenin okura/izleyiciye bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Ama son yıllarda Türkiye’de ana haber sunucularının kendi yorumlarını dile getirmeleri yayıldı, iyiden iyiye yerleşti. Portakal’ın da barışçıl protestolara izin verilmemesi yorumunu kendisi üzerinden örneklendirerek aktarması onu suçlama gerekçesi olamaz. Zira neredeyse tüm sunucular yorum yapıyor haber programlarında.

Portakal’ın sözlerinde suça teşvik var mı? Hayır. “Barışçıl eylem”lerden söz ediyor. Bu eylemler için sokağa çağrı var mı? Hayır. Gösteri ve protesto hakkının Türkiye ve Fransa’da uygulanamadığını anlatıyor. Sözleri çok açık. Buna rağmen insanları sokağa çağırdığını öne sürerek, Portakal’ı suçlamak ve hedef alan yayınlar yapmak gerçeği saptırmaktır.

Mesleki dayanışma göstermemiz gereken bir noktadayız. Biz gazeteciler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu haber ve yorumlardan hareketle Fatih Portakal’a ağır ifadeler kullanmasına da itiraz etmeliyiz. Cumhurbaşkanı, bütün vatandaşların hakkını hukukunu koruması, basın ve ifade özgürlüğünün de teminatı olması gereken bir konumda...

Faruk BİLDİRİCİ / 24 Aralık 2018

Okurdan kısa kısa

     Prof.Dr.Hakan Leblebicioğlu/ Uz.Dr.Murat Öcal : İnternetteki “Gergedan virüsü nedir” haberinde belirtildiği gibi “Gergedan virüsü” yoktur.  Nezle virüsünün literatürdeki ismi olan “Rhinovirus” deki “Rhino” ayrı yazılınca İngilizce gergedan anlamına geldiği için yanlış çeviriyle böyle haberler yapılmıştır. Sağlıkla ilgili haber yaparken uzmanlara danışmalısınız. (14 Aralık)

 Adnan Oktar: “Diplomasiye sızmış” haberinde güya tercüman bir hanım vesilesiyle diplomatik bilgilerin bana getirildiği iddia ediliyor.  Bu şekilde bir olay hiç olmadı. Bu iddiayı destekleyecek delil mevcut değil. (5 Aralık)

A.Feridun Gündoğdu: “150 yıllık lojmanlar milyonluk ‘loft’ oldu” haberini anlayamadım. ‘Loft daire’ kavramının ne demek olduğu açıklanmalıydı. Bunu ilk defa duydum. (20 Aralık)

Ahmet Rasim: İnternetteki başlıkta İstanbul-İzmir-otoyolunun ne zaman açılacağı haberde yazıyormuş gibi gösterilmiş. Ama sonuna kadar okumama rağmen ne zaman açılacağı yoktu. (18 Aralık)

Sabri Oğuz:“Kafaya dayalı silah polemiği” haberi eksik. Hulusi Akar’ın sözlerine Özgür Özel’in verdiği “Atanmış olarak seçilmişlere azarlama hakkınız yok haddinizi bilin! Senin silah arkadaşların sana hakkını helal etmeyerek öldüler!” cevabı kesilmiş. (19 Aralık)

Tayfun Onbaşıoğlu: İnternette kullandığınız “Rus mühendis mıknatısla yaptı görenler inanamadı” haberi, yalan ve yanıltıcı bir haber. Zaman israfına neden olan ve haber niteliği bulunmayan kaynağı belirsiz bir yayın.(14 Aralık)

Mahir Fisunoğlu:Kelebek’te pazar günleri yayımlanan köşede 7-8 sanatçının resimleri, giyimleri (kazak, pantolon, ayakkabı) ya da çanta ve gözlükleri, marka ve fiyatlarıile veriliyor. Haber mi yoksa reklam mı olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Haber-reklam arası yeni bir segment mi oluştu?

Damla Kurt: “Adapazarı'nda korkunç olay! Selfie yaktı” haberindeki kişi benim kardeşim. Lütfen haberdeki video ve görselleri kaldırın. Kardeşimi yerde acı içerisinde yatarken görmekten büyük üzüntü duyuyorum. (15 Ağustos)

Semih Kocatopuz: Ege ekinde İTOB Organize Sanayi Bölgesi’nden bahsediliyor. İTOB’un açılımını haberde göremedim. (17 Aralık)
  Not: İzmir Ticaret Odası ve 14 meslek komitesinin kurduğu bir bölge.

Haftanın engellenenleri

       Erişim Sağlayıcıları Birliği’nin bu hafta ilettiği Sulh Ceza Hakimlikleri’nin verdiği erişim engelleme kararları şöyle sıralanıyor: ­

       *  İstanbul Anadolu 2.Sulh Ceza Hakimliği, Hürriyet ve 14 internet sitesinde iki yıl kadar önce yayımlanan “Cengiz Çolak, Pelin Sönmez’i çabuk unuttu” haberi  için “hakaret ve kişilik haklarını zedeleyici beyanlar içerdiği” gerekçesiyle erişim engeli kararı verdi.

       *   Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hakimliği, Hürriyet’in yanısıra 34 linkte yayımlanan “198 hakim ve savcı göreve iade” ve “2 bin 745 hakim ve savcı için gözaltı kararı çıktı” haberlerinin “unutulma hakkı”  kapsamında olduğuna karar vererek, erişimi yasakladı.

       * “Hasankeyf taşıma ihalesi iptal edildi” haberine erişim, daha önce engellenen bazı linklerle aynı içerikte olduğu gerekçesiyle Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği tarafından engellendi.

      * Denizli’de bir yerel televizyon kanalında türkü programı yapan bir kişinin intihar girişiminde bulunmasıyla ilgili olarak 2011 yılında yayımlanan “8 saat sonra böyle bulundu” haberine erişim engellendi.

      * Milas Sulh Ceza Hakimliği, 2006 yılında Radikal’de yayımlanan “Devletin gücü taşra çetesine yetmemiş”, Milas’ta çeteye baskın 63 gözaltı” ve Milas’ta 24 kişi daha cezaevinde” haberleri ile aynı konuda Hürriyet’te yayımlanan “Ahtapot cezaevinde” ve “Ahtapot 2 şebekesine baskın 62 gözaltı” haberlerini yargılamanın beraatle sonuçlandığı ve kişilik hakları ihlal edildiği gerekçesiyle engelledi.

      * “Kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğu” gerekçesiyle yapılan başvuruyu kabul eden İstanbul 6.Sulh Ceza Hakimliği, “Tüketicilerin derneği için kayyum talebi” başlığıyla iki yıl önce yayımlanan habere erişim engeli kararı verdi.

      * Sakarya 3.Sulh Ceza Hakimliği, bir polisin bir çocuğa yönelik cinsel istismarıyla ilgili olarak 2012 yılında Milliyet ve Radikal gazeteleri ile dokuz ayrı sitede yayımlanan “Polisin avukatı çocuk hakkı uzmanı” haberini engelledi. Hakimlik, bu kararı haberde adı geçen avukatın “kişilik hakları, onur, şeref ve saygınlığının zedelendiği” gerekçesine dayandırdı.