FACEBOOK FOTOĞRAFLARI

...

Facebook gazeteciler için tam bir maden. Fotoğrafa sıkışan gazeteciler, haberiyle ilgili kareleri oradan bulup kullanıyor. İzin almaya da gerek görülmüyor; haberle uyumuna da bakılmıyor. Yaşamın başka bir anında, o haberle ilgisiz tamamen başka bir bağlamda çekilen özel fotoğraflar, haberle ilgiliymiş gibi yayımlanıyor.

Örneğin trafik kazasında ya da bir cinayet sonucu yaşamını yitiren insanların eğlence sırasında çekilmiş fotoğrafları servise konularak anılarına saygısızlık ediliyor. Ya da sahtekârlıkla suçlanan kişilerin özel fotoğraflarıyla okurda/izleyicide kanaat oluşturuluyor.

Olumsuz örnekleri sıralamamdan da anlaşılmıştır sanırım. Facebook’taki özel fotoğrafların bu kadar harcıâlem biçimde alınıp yayımlanmasının etik (ve hatta yasal) olmadığı kanısındayım.

Elbette konumuz, siyasetçi, devlet adamı, sanatçı, sporcu gibi kamuda tanınan kişiler değil. Ünlülerin "özel alanı" daha dar olduğu için onların fotoğraflarının izin alınmadan çekilmesinde de, sosyal medyadaki görüntülerinin izinsiz kullanılmasında bir sakınca yok.

Zaten ünlü ya da kamusal görevi olan kişiler, Facebook ya da sosyal medyanın diğer mecralarına fotoğraflarını koyarken o karelerin yayımlanabileceğinin bilincindedir. Fakat ünlü olmayan kişiler için geçerli değil bu farkındalık. Arkadaşlarıyla paylaşmak üzere koyduğu özel fotoğrafların, bir gün bir medya kuruluşu aracılığıyla milyonlarca kişinin gözlerinin önüne serilebileceğini tahmin bile edemez çoğu kişi.

Bazı gazeteciler "sosyal medyaya konulan fotoğrafların alenileştiğini", dolayısıyla izin alınmadan yayımlanmasında sakınca olmadığını savunuyor. Özellikle Avrupa gazeteciliğinde bu yaklaşım kesinlikle kabul edilmese de bizde Facebook, Twitter gibi mecralarla ilgili tartışma yeni başladığı için farklı görüşlerin dile getirilmesi doğal.

Ama yanlış bir yaklaşım bu. Herkesin kendi fotoğrafı üzerinde kişilik hakları olduğunu unutmamak gerek. Evrensel gazetecilik ilkeleri de bu hakkı teslim eder; Medeni Kanun ile Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) da. Hatta FSEK, kişilerin fotoğraflarını "eser" niteliğinde bulmasa bile "kişisel değer" olarak nitelendirir ve herkesin kendi kişisel değeri üzerinde her tür telif hakkına sahip olduğunu, "muvafakat alınmadan umuma arz edilemeyeceğini" benimser.

Tartışmasız bir hak olarak kabul gören "kişisel değer"in kamuya açık alanda yer alması yani alenileşmiş olması o kişinin haklarını ortadan kaldırmaz. Tıpkı herhangi bir malın kamuya açık alanda olsa bile yine sahibine ait olmaya devam etmesi gibi. Aksi halde medeni bir ortamdan söz etmek mümkün olamaz. Bizde bu konuda yargı kararı bulamadım ama ABD’den bir örnek vereyim. Orada mahkeme Fransız Haber Ajansı ve Getty Image’ı, serbest foto muhabiri Daniel Morel’in Haiti’deki deprem sırasında çektiği ve Twitter üzerinden paylaştığı fotoğrafları sosyal medyadan alıp izinsiz olarak kullandığı için 1.2 milyon dolar tazminat ödemeye mahkûm etti.

Elbette bu konuda istisnai durumlar olabilir. FSEK’te, "günlük hadiselere mütaallik resimlerde" izin koşulu aranmayacağı vurgulanıyor. Bu sadece günlük olaylarla sınırlı bir istisna. Örneğin Paris’te PKK’lı üç kadını öldürdüğü iddia edilen Ömer Güney’in fotoğrafları Facebook’tan alınmıştı. Norveç’te katliam yapan Anders Behring Breivik ile Boston bombacıları Tsarnaev kardeşlerin fotoğrafları gibi Ömer Güney’in Facebook fotoğrafları için izne gerek yoktu.

İzin alınmaması için ikinci ve temel istisna da kamu yararı. Doğan Yayın İlkeleri’nin, "Kamusal kimliği olmayan kişilerin fotoğraf ve görüntüleri, haber değeri ve kamu yararı söz konusu olmadığı müddetçe, izinsiz çekilemez ve yayınlanamaz" maddesi, "haber değeri ve kamu yararı"nı istisnai durum kabul ediyor. "Kamu yararı" öyle "merak" unsuru ile açıklanabilecek bir kavram değildir; kamunun genel olarak bilgilenmesinde yarar olan ve "toplumda genel ilgi uyandıran bir tartışmaya katkıda bulunacak" durumları kapsar. Ancak Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde vurgulandığı gibi, bir fotoğrafın sahibinden izinsiz yayınlanmasında kamu yararı olsa bile o fotoğrafın "başka hiçbir şekilde elde edilmeyeceğine kesin kanaat getirilmiş olması" gerek.

Habercilikte "karşı görüşü" yani ilgili tarafların yanıtının alınmasını nasıl olmazsa olmaz görüyorsak, fotoğraf ile ilgili izin almayı öyle zorunlu kabul etmeliyiz. Böylece fotoğraflarla ilgili bilgi yanlışları da önlenir.