ENGELLEMELER VE SANSÜR

...

Sulh Ceza Hâkimlikleri’nden gelen erişim engelleme kararları, yeterince incelemeden ve basmakalıp gerekçelerle link yasaklanmasının örnekleriyle dolu.

Ne “unutulma hakkı” konusunda Anayasa Mahkemesi’nin getirdiği kriterlere dikkat ediliyor, ne de “kişilik haklarının ihlali”nde somut kriterler uygulanıyor. Bu haliyle erişim engelleme kararları, sansür işlevi görüyor. Uzmanlık mahkemeleri kurulmadığı, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlamasını önleyecek içtihatlar geliştirilmediği sürece de böyle olmaya devam edecek.

Üzücü olan, internet medyasının link karartmaya karşı çıkmaması, gündemine almaması. Her hafta bu köşede duyurduğum engelleme kararlarına bile ilgi gösterilmiyor. Sadece Kıvanç Tatlıtuğ’un başvurusu söz konusu olduğunda alıntı yapılıyor; onda da kararın içeriği ve hukuka aykırılığı üzerinde durulmuyor. “Ünlü bir sanatçının herkese açık bir plajda eşinin kendisine güneş yağı sürerken çekilmiş fotoğrafı neden özel hayata müdahale olsun?” sorusu sorulmuyor.

Sadece Tatlıtuğ kararı da değil. Örneğin Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği’nin “Hasankeyf taşıma ihalesi iptal edildi bakanlık soruşturma açtı”, Babaeski Sulh Ceza Hâkimliği’nin “Mahkeme 5 ay hapis cezası verip sonra ‘Pardon cezayı iptal ettik’ dedi”, Antalya 4. Sulh Ceza Hâkimliği’nin “Kargıcak plajı 5.5 milyon liraya kiralık”, Konya 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nin “İmara açılacak ağaçlık arazi mahkeme kararıyla kurtuldu” haberlerini engellemeleri hukuka uygun mu? Ve tabii özellikle soruşturma ve yargılama haberlerinin bu şekilde engellenmesi basın ve ifade özgürlüğüne engel oluşturmaz mı? Bu sorular da sorulmuyor, tartışılmıyor.

Umarım internet medyası, gazetecilik meslek örgütleri ve hukukçular, bir çığ haline dönüşmeden eğilir bu sorunun üzerine...

Muhabir uyanıklığı

    Elbette erişim engelleme kararlarının hepsinin basın ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı olduğu, incelemeden basmakalıp gerekçelerle verildiği söylenemez. Medya karşısında kişisel hakları koruyan, haklı kararlar da geliyor bazen.

     Bir örnek vereyim. Trabzon 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin, “13 yaşındaki kız cinsel istismarcıdan ölü taklidi yaparak kurtuldu” haberiyle ilgili engelleme kararı, haklı gerekçelere dayanıyor. Burada “kişilik haklarının korunması” kararı son derece isabetle verilmiş.

     Zira Hürriyet ve 15 internet sitesinde yayımlanan bu haber, 13 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel saldırı ile ilgili. Küçük kızın adının ilk harfleri ile ilçesi ve mahallesinin adı da yer alıyor haberlerde. 18 yaşından küçük suç faili veya mağdurlarının “kimliklerinin açıklanması ya da tanınmalarına yol açacak yayın yapılması” Basın Kanununa göre suç. Dahası cinsel saldırıya uğramış küçük bir kızı, bir de haberlerle mağdur etmek etik açıdan da yanlış, insani bakımdan da.

    Kaldı ki,  bu haber 29 Eylül’de Habertürk’ün internet sitesinde “13 yaşındaki kız cinsel istismardan ölü taklidi yaparak kurtuldu" başlığıyla yayımlandığında olay tarihiyle ilgili bilgi yoktu.

     Oysa bu cinsel saldırı bir yıl kadar önce meydana gelmişti. Hatta internetteki yazılarına geçenlerde bir açıklamayla son veren Ayşe Baykal, 14 Eylül 2017’de Hürriyet internette kaleme almıştı bu olayı. “11 yaşındaki kız çocuğunun ölümden ve tecavüzden kurtulma hikayesi" başlıklı yazısında küçük kızın zihinsel engelli çobanın cinsel saldırısından kurtulamayacağını anlayınca ölü taklidi yaptığını, saldırganın da onu bir çukura atıp üzerini çalılarla örttüğünü, küçük kızı ablasının kurtardığını aktarmıştı.

    Ayşe Baykal’ın toplumsal bir sorun olarak ele alan yazısında anlattıkları ile Habertürk’ün bir yıl sonra yayımladığı haberdeki olay tıpatıp aynıydı. Sadece küçük kızın yaşı farklıydı; bir de sanık hakkında “çocuğun cinsel istismarı” ve “kasten öldürmeye teşebbüs" suçlarından dava açıldığı bilgisi eklenmişti.

       Tabii ki, haberde olay tarihinin eksik olmasına kimse bakmadı. Hürriyet'in de aralarında bulunduğu internet siteleribu haberiaynen kopyaladı. Bereket akşam saatlerinde DHA devreye girdi de olayın "geçen yıl eylül ayında meydana geldiği" bilgisini bazı siteler habere eklediler. Anlaşıldı ki, bir yıl önce yaşanan olayın faili hakkında dava açılmış ama muhabir olayı yeni gibi yazmıştı!

   Aslında bu haber yazma yöntemi, adli vakalarda çoğu kez karşımıza çıkıyor. Dava açılma haberleri, hatta kimi kez duruşma haberlerinde olay tarihi belirtilmiyor; olay yeni olmuş gibi sunuluyor okura. Trabzon'daki cinsel istismar haberi gibi haberi daha önce yazılmış olsa da başvuruluyor bu yönteme. Olayın birkaç kez yayımlanmış olmasına da aldırılmıyor.

    Fakat söz konusu haberde yeni gibi sunulmasından daha önemli bir sorun var. Mağdur durumdaki kız çocuğuna zarar verip vermeyeceği hiç düşünülmemiş. Haberi yazan muhabir, onaylayan ve yayımlayan editörler, haberin şehvetine kapılmış. Habercilikte en önemli etik kriteri vicdandır. Vicdan…

Faruk BİLDİRİCİ / 17 Aralık 2018

 Okurdan kısa kısa

     Zafer Vardar: Üçüncü sayfada “Vurdu hastanede ‘vurulmuş’ dedi, gitti” haberinde“adam öldürmeye teşebbüs suçundan dava açıldığı”yazılmış. Olayda öldürmeye teşebbüs edilmiş bir adam yok, kadın var. Yasa öyle olabilir ama yasadaki hatayı topluma dayatmamalıyız. Kadının adını telaffuz etmek gücümüze gitmiyorsa, hiç olmazsa “öldürmeye teşebbüs” diyebiliriz. (8 Aralık)

Elçin Ç. “..emekli başkomiser intihar etti” haberinizdeki Şadi Ç.nin kızıyım. Bu haber bizi üzüyor. Kişisel verilerimizin ve insan haklarının ihlali. (9 Aralık)

Metin Susan: Sanat sayfasında Zülfü Livaneli'nin, Refik Durbaş'ın aramızdan ayrılışı hakkındaki sözlerinde merhumun meşhur şiirinin adı “Çıkar aranıyor”a dönüşmüş. (2 Aralık) Hollanda'dan köpeklerinin mezarını ziyarete gelen acılı aile haberinde “travma” tramvay” olmuş. (28 Kasım) Bu iki haberdeki yazım hataları internete de aynen aktarılmış.

Atalay Yüksel: Bir haberi okumak için onlarca tık yapmak gerekiyor, artık vazgeçin bu teknikten. Bugün gördüğüm Kulak içi kulaklık takanlar.. başlığı altındaki haberi okumak için 47 sayfa tıklamak sizce makul mü? (10 Aralık)

Haftanın engellenenleri: Müdür Elbistan’dan karar aldırmış

       Erişim Sağlayıcıları Birliği’nin ilettiği Sulh Ceza Hakimlikleri’nin bu hafta verdiği erişim engelleme kararları şöyle sıralanıyor: ­

          * Hürriyet Eğitim Servisi Şefi Nuran Çakmakçı, 4 Ağustos’ta yayımlanan “Hapse kadar gidebilirler” başlıklı yazısında, Milli Eğitim Bakanlığı’na yeni atanan Ziya Selçuk’un iki müsteşar yardımcısı ve altı daire başkanı hakkında soruşturma açtığını belirtiyordu. Yazıda, görevden alındığı belirtilen Yeğitek Genel Müdürü Bilal Tırnakçı’nın başvurusu üzerine Elbistan Sulh Ceza Hakimliği, “bir itham içerdiği, haberden öte bir yönlendirme ve karalama niteliğinde olduğu” gerekçesiyle bu yazıya erişimi engelledi.  Ayrıca Çakmakçı’nın yazısından alıntı yapılan Cumhuriyet’in “Kontenjan krizinden hapis çıkabilir” haberi için de erişim engeli kararı verildi. Hakimlik kararında, İstanbul’dan yapılan bir yayınla ilgili olarak neden Elbistan’da yargıya başvurulduğu belirtilmedi ve başvuru yetki yönünden tartışılmadan karar verildi.

       * Hürriyet, Sabah ve Posta gazetelerinin sitelerinde dört yıl önce galeri olarak yayımlanan ve Anadolu Ateşi topluluğundaki bir dansçının kız arkadaşına sahnede evlilik teklifini içeren “Açıkhava'da romantik evlilik teklifi" haberine erişim, Ankara 4.Sulh Ceza Hakimliği tarafından “güncel olmadığı ve özel hayatına müdahale niteliği taşıdığı” gerekçesiyle engellendi.

       * İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği, 1997'de çıkan "Kutsal emanet satıcıları" başlıklı haberini, suçlanan kişinin beraat ettiği gerekçesiyle erişime kapattı.

       * 18 yıl önce yayımlanan "5 Trilyonluk vurgun" ve "Foçalılar serbest" haberlerine erişim, İzmir 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından adı geçen kişilerin akaryakıt kaçakçılığı ile ilgili yargılamada "beraat ettikleri, haberlerin kişilik haklarını ihlal edildiği ve unutulma hakkı çerçevesinde olduğu" gerekçesiyle engellendi.

* Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği, Hürriyet'in yanısıra 11 internet sitesinde 2013'te yayımlanan "Böcekten İller Bankası da çıktı" ve "Böcek'ten şantajlı ihale çıktı" haberlerine "kişilik haklarını ihlal ettiği" gerekçesiyle erişimin engellenmesi kararı verdi.