EKSİK HABER YANILTIR

...

Gazetecilikte ‘haber değeri’nin kriterleri bellidir. ‘Yayım değeri’ olarak adlandırdığım yeni yaklaşımın kriterleri ise günün siyasi, sosyal ve ekonomik koşullarına göre farklılık gösterebiliyor.

‘Yayım değeri’nin temelde tek kriteri var: siyasi iktidarı, ekonomik güç odaklarını, hatta kimi sosyal grupları rahatsız etmemek, tepkisini çekmemek. Gazetecilik Türkiye’de demokrasinin dördüncü kuvveti olma özelliğini yitirdiği için “Haber değeri var mı”dan önce sorulan soru, “Rahatsız eder mi” oluyor. Eğer rahatsız etmeyecek ya da memnun edecekse ‘yayım değeri’ görülüyor haberlerde. Üstelik 5N1K’sının, yani haberin unsurlarının eksik olması da ‘yayım değeri’ni azaltmıyor.

Böyle olunca da ‘yayım değeri’ görülüp yayımlanan bazı haberlerde ‘haber değeri’ olmuyor; tersine ‘haber değeri’ olan bazı haberler de medyada yer alamıyor. Eleştirel gazeteciliğin yerini açıklama, demeç ve konuşmalara dayanan “dedi” gazeteciliğinin almasının temel nedeni işte bu.

Oysa eleştirel ve nesnel gazetecilik, eleştirilenlere ve en başta da ülkeyi yönetenlere katkıdır. Hatalardan arınmanın yolu eleştirilere açık olmaktır. En yetkin insanların bile eleştiriye tabi tutulmadıkları takdirde hata yapmaları kaçınılmazdır.

‘Yayım değeri’nin, ‘haber değeri’nin önüne geçmesinin sakıncalarından biri de okurun bilgi edinme hakkına zarar verilmesi. Oysa gazetecilik gerçeğin aktarılması işidir. Okurlar da yalın gerçeği aktardığımız için bize güveniyor.

Okurun güvenine saygı, bırakın ‘haber değeri’ olmayan metinleri, unsurları eksik haberlerin bile yayımlanmamasını gerektiriyor. Örneğin Nusr-Et restoranındaki alev şov sırasında turistlerin yanması olayı bazı gazete ve sitelerde “Ünlü et lokantasında turistler yandı” diye verildi, adı gizlendi. Hürriyet’in internet sitesinde ilk gün isim yoktu, okurlar eleştirdi, ertesi gün isim eklendi. Gazetede ise Nusr-Et restoranın adı yazıldı.

Eksik haberlere son örnek, Hürriyet’in 9 Ekim’de manşetten verdiği “Amerikan bayraklı İnönü” fotoğrafıydı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, İsmet İnönü’nün fotoğrafını göstererek “...elindeki bayrak, dikkat edin Türk bayrağı değil. Elindeki bayrak Amerika” demesi elbette haber.

Fakat bu eleştiriden öte bir suçlamaydı. Eski bir cumhurbaşkanına böyle bir suçlama yöneltilince gazetecilik refleksi hemen araştırılmasını gerektirirdi. Araştırılınca da bu fotoğrafın ABD Başkan Yardımcısı Johnson’un 27 Ağustos 1962’deki Ankara ziyaretinde çekildiği, İnönü’nün elinde iki bayrağı birlikte tuttuğu bilgisine ulaşılabilirdi. Zaten Erdoğan’ın -daha sonra kabul ettiği gibi- kameralara gösterdiği fotoğrafta İnönü’nün elinde iki çubuk olduğu belliydi. Merak etmek, şüphelenmek yeterliydi.

İyi ki sosyal medya var. İnönü’nün ABD ve Türkiye bayraklarını birlikte tuttuğunu gösteren ikinci fotoğraf, saat 17.30 sıralarından itibaren sosyal medyada paylaşılmaya başlanmıştı.

Gerçek o akşam böylece açığa çıktığına göre Erdoğan’ın sözleri ve gösterdiği İnönü fotoğrafı, en azından İnönü’nün elindeki Türk bayrağının da göründüğü ikinci fotoğraf ile birlikte yayımlanmalı; CHP’lilerin itirazlarına da yer verilmeliydi. Nesnel ve tarafsız gazeteciliğin gereği buydu. Sadece Erdoğan’ın suçlamasını ve gösterdiği fotoğrafı içeren haber –çok sayıda okurun da dikkat çektiği ve protesto ettiği gibi- eksikti, yanıltıcıydı. Elbette kasıtlı değil, CHP yöneticilerinin paylaşımlarının fark edilmemesinden kaynaklanmış bu durum.

Ayrıca IMF borçlanmalarının ne zaman başladığı, ‘Marshall Yardımı’nın ne olduğu, hangi dönemde yoğunlaştığı da bilgi kutucukları halinde yazılmalıydı.

Bereket ertesi gün birinci sayfadan “Elinde Türk bayrağı da var” haberi fotoğraflı olarak yayımlandı da yanlış bir ölçüde telafi edilmeye çalışıldı.

Faruk BİLDİRİCİ / 15 Ekim 2018

    Okurdan kısa kısa

Burhan Şenatalar: Bazı yazılarda, doğrusu “rol modeli” olduğu halde “rol model” ifadesini kullanıyor. “Rol modeli” bir isim tamlamasıdır. Sanayi kelimesi ile ilgili de sık sık yanlış yapılıyor.1 Ekim’de gazetenizde “İlaç sanayindeki riskler tartışıldı” başlığı vardı. Doğrusu “ilaç sanayiindeki” veya  son yıllarda yaygınlaşan kullanımla “ilaç sanayisindeki” olmalıydı.

     Sadık Berhan:  “Güle oynaya hapse” haberinin son cümlesinde “Sekmen de Uygun tutuklandı” denmiş, isimler karışmış. “Telefon görüşmeleri için birebir” başlıklı kutuda “kulak” yerine “kucak” yazılmış. Hem de “Dört erkeği bıçakladılar” başlığı cinsiyetçi yaklaşım. (7 Ekim)

   Semih Baskan: Dünya sayfasında yer alan “Nobel Barış ödülü cinsel şiddetle mücadele aktivistlerine” haberinde “İsveç Nobel Komitesi” yerine yanlışlıkla “Norveç Nobel Komitesi” yazılmış. (6 Ekim)

    Celal Uymaz: Uyuşturucu satanın mı başı dik olmaz, içenin mi? Sizin haberde “içenin” diyordu, Sözcü’de “satanın”.  İHA mahreçli olduğu için orijinaline baktım, “Uyuşturucu satanın başı dik olmaz” yazılmıştı. Allah aşkına niye değiştirdiniz haberi? (2 Ekim)

Yusuf Ayaz: İsmini vermeyeyim. İntihara özendirici bir internet oyunun reklamını yapıyorsunuz. İnsanlar merak edip yüklüyor. Sonrası malum! Avustralya’daki meyvelere dikiş iğnesi sokma işini de haber yapmamalısınız. Tamam haber değeri var ama içimizde hasta ruhlu insanlar da var.

    E.Ceylanoğlu/ E.Elçin: İstanbul’un tekrar Türk olmasını sağlayan 6 Ekim 1923 ile ilgili bu yıl da gazetenizde tek satıra rastlayamadım.29 Mayıs’ta İstanbul’un alınışında ortalık ayağa kalkıyor. (6 Ekim)

   Zekai Özer: İnternetteki haberde başlık “Suudi Arabistan kargo uçağına dev operasyon” ama siz THY ve Corendon uçaklarını gösteriyorsunuz. (11 Ekim)

   H.Türker Ay: İnternetteki haberleriniz tıklansın diye garip hazırlanabiliyor. Örneğin “Bunu yapan yandı! 3 kişiye 38 bin 745 lira ceza kesildi” haberinde kerkenez kuşu avını anlatan haber çıkıyor. (11 Ekim)

Haftanın engellenenleri

       Erişim Sağlayıcıları Birliği’nden bu hafta ilettiği Sulh Ceza Hakimlikleri’nin verdiği erişim engelleme kararları şöyle sıralanıyor: ­

       * Adana 3. Sulh Ceza Hakimliği, 3 Ekim’de yayımlanan “Adana’da dehşete düşüren görüntü: Cinayeti an be an çekti” başlıklı haberlere, “dosyada gizlilik kararı olması, ölenin öldürme anına ait görüntülerin internet sitelerinde ve basında yeralmasının, ölenin yakınlarının ve şüphelilerin kişilik haklarını zedeleyici nitelikte olduğu” gerekçesiyle erişim aşağı getirdi.

       * Bakırköy 2. Sulh Ceza Hakimliği, Abdülhakim Taşdelen’in başvurusu üzerine Ayşe Arman’ın 19 Eylül tarihli ve “Korumayın şu kadın düşmanlarını” başlıklı yazısına “kusuru yargı yoluyla kesinleşmiş intibaı verdiği ve şerefsiz diyerek hakaret ettiği” gerekçesiyle erişim engeli getirdi.

       * Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği, Rota Yemekçilik AŞ’nin başvurusu üzerine  askerlerin yemekten zehirlenmesi hakkındaki “CHP’li vekilin iddiası: Askere çiğ et yedirmişler” “Rota Eren’e döndü”, “Manisa’da zehirlenen askerlerle ilgili korkunç iddia için açıklama”, “Yemek şirketi açıklama yaptı”, “Rota hastaneye de bozuk ve kokmuş et getirmiş”, “Rota içinde rota şaştı” başlıklı haberleri “kişilik haklarını ihlal ettiği” gerekçesiyle engelledi.

       *  Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği, 2011 yılında yaptığı suç duyurusuyla 28 Şubat soruşturmasının başlatılmasına yol açan ve davada müşteki avukatı olan Hacı Yunus Akyol’un gözaltına alınmasına ilişkin olarak geçen yıl yayımlanan “Fetö şüphelisi” haberine erişim engeli kararı verdi.

    *  Gebze 1. Sulh Ceza Hakimliği, Hürriyet’in yanısıra 121 web sitesinde yer alan “Karakolda sodalı şişeli işkencede hesap vakti” habere erişim yasağı getirdi. Bu konuda başka sitelerde yayımlanan haberlere erişim de daha önce yasaklanmıştı.

   *  Demre Sulh Ceza Hakimliği, üç yıl önce yayımlanan “Eski belediye başkanının oğlu annesini öldürdü” ve “Anne katili onu cennete gönderdim demiş” haberlerine eşi öldürülen babanın,  “bir travma sonucu annesini öldüren oğlunun beraat ettiği, internette bu haberleri görerek rahatsızlığının depreşmesinden endişe ettiği” başvurusunu kabul ederek erişim engeli koydu.

    *  İzmir 5.Sulh Ceza Hakimliği, 2008’de çıkan “Abladan cd’li şantaja 10 ay hapis” haberini, “hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı ve 5 yıllık denetim süresinin geçtiği” gerekçesiyle yapılan başvuruyu kabul ederek engelledi.

    *  Beş yıl önce Hürriyet ile 24 internet sitesinde yer alan “Bu sefer de baba kız skandalı”, “7 adet saat karşılığında dünya şampiyonluğu”, “Spor müdürlüğü dağıtılan altınları geri istiyor”  başlıklı habere haberlerde adı geçen baba kızın “kişilik haklarının ihlal edildiği” başvuruları üzerine Sakarya 2.Sulh Ceza Hakimliği tarafından erişim yasağı konuldu.

        *  İstanbul 12.Sulh Ceza Hakimliği, 1999’da Hürriyet ve Cumhuriyet’te yayımlanan “Hayalici Uğur Süzer’i zamanaşımı kurtardı” haberini “kişilik haklarına aykırı olduğu ve unutulma hakkı kapsamına girdiği” gerekçesiyle engelledi.