BİR YAZAR TUTUKLANIRSA

...

Bugün gazetesi yazarı ve avukat Gültekin Avcı’nın gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıyla ilgili haberlere eleştiriler geldi.

Avcı’nın gözaltına alınması hakkındaki haber, 19 Eylül’de "İstanbul ve İzmir’de Paralel operasyonu" başlığıyla verilmişti. Tutuklanmasıyla ilgili gelişme de 21 Eylül’de "Gazeteci Avcı ve 3 polis tutuklandı" başlığıyla okurlara duyuruldu. İlk haber AA’dan, ikinci haber DHA’dan alınmıştı.

Son derece sıradan, polisiye haber diliyle yazılmış ajans haberlerini kullanması ve başlıklar, Hürriyet’in, Avcı’nın gözaltına alınması ve tutuklanmasını salt polisiye bir gelişme olarak gördüğü izlenimi veriyor.

Oysa gazete binalarının taşlı sopalı saldırılara maruz kaldığı, dergi bürolarının basılıp dağıtımının engellendiği, yazarlara cumhurbaşkanına hakaret soruşturmalarının yağdırıldığı, gazetecilerin yazı ve haberleri nedeniyle cezaevine atıldığı, baskılar nedeniyle çok sayıda gazeteci ve programcının işsiz kaldığı bir ülkede yaşıyoruz. Basın ve ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler, günlük rutinimizin bir parçası. Böyle bir dönemde bir gazetenin yazarının tutuklanmasına sıradan bir polisiye vaka olarak bakılamaz.

Kaldı ki, mahkeme kararında tutuklanmasının gerekçesi "arama ve tutuklama kararı bulunan kişiler ile telefon görüşmeleri yapması, Selam ve Tevhid Örgütü dosyası kapsamında algı çalışması yürütmesi, bu doğrultuda yazılar yazması" olarak belirtilmiş. Bunu haberin son satırlarından öğreniyoruz. Tekrarlayayım, "algı çalışması yürütmesi ve bu doğrultuda yazılar yazması"!

Demek ki, Avcı’nın tutuklanmasının başlıca nedeni, yazdığı yazılar. Bu da Avcı’nın hapse atılmasına sıradan bir polisiye olay olarak bakmamak gerektiğinin kanıtı. İktidar yanlısı medya, bu tutuklamayı, Gülen cemaati ile kavgada yeni bir aşama olarak görüp, haklı göstermeye çalışıyor. Hürriyet, iktidar medyası ya da cemaat medyası gibi taraf olmadan ama basın ve ifade özgürlüğü açısından bakarak haberleştirebilirdi bu olayı. En azından yakın geçmişteki "Nokta’ya baskın" ve "Star yöneticisine çapraz ateş" haberlerindeki gibi tepki açıklamaları da verilerek daha duyarlı bir yaklaşım sergilenebilirdi.

Bu eleştirimi, Avcı’nın yazdıklarından, çalıştığı gazetenin geçmişte basın özgürlüğü konusunda sergilediği tutumdan bağımsız olarak dile getiriyorum. Çünkü basın ve ifade özgürlüğü, her medya kuruluşu ve her gazeteci için koşulsuz ve "ama"sız desteklenmeli.

Ayrıca avukatlarının iddialara yanıtının ilk haberde olmaması başka bir eksiklik. Yazı İşleri de bu eksikliğin farkına varmış olacak ki, 22 Eylül’de avukatlarının görüşlerini de içeren "Yazıları terör delili" başlığıyla haber yapıldı. Ardından 23 Eylül’de "Hâkimle husumeti varmış" ve 27 Eylül’de de "Eşe mektup" haberleri yayınlanarak savunma tarafına söz hakkı tanıma eksikliği bir ölçüde giderilmiş oldu.