Almanya’da pedofillere verilen çocuklar vakası ve Türkiye

...

Türkiye gazetesinin manşeti, “Alçaklığın Almancası” diye bağırıyordu. Hemen altında da “Göçmen çocuklarını, koruyucu aile diye ‘pedofillere (sübyancı) teslim ettiği için sicili bozuk olan Almanya, Türk ailenin iki evladına el koydu” diye yazıyordu.

   İlk spotta da Almanya’nın Dormagen kentinde yaşayan Altınkaya ailesinin iki çocuğunun Alman yetkililer tarafından korumaya alındığı belirtiliyordu. İkinci spotta ise “Alman polisi, binlerce göçmen çocuğa çeşitli bahanelerle el koydu. Bunların önemli bir kısmının koruyucu aile diye ‘pedofillere verildiği belgelendi” deniliyordu. Birinci sayfadaki bu haberi bir de Altınkaya ailesinin iki çocuğuyla parkta oynarken çekilmiş “mutlu aile” fotoğrafı süslüyordu.

    İlk sayfadaki bu sunumdan nasıl bir anlam çıkar?  Altınkaya ailesinin iki oğlu da bir bahane uydurulup alınarak diğer göçmen ve yabancı çocuklarına yapıldığı gibi “koruyucu diye pedofillere verilmiş! Zaten Almanya’nın daha önce binlerce yabancı çocuğu pedofillere verdiği belgelenmiş!

    Almanya’daki Türk çocuklar

    Oysa hiç ilgisi yok. Pedofili olayı ile Altınkaya ailesinin çocuklarının korumaya alınması birbirinden tümüyle ayrı olaylar.

     Nitekim 19 Haziran tarihli Türkiye gazetesinin sekizinci sayfasında iki ayrı haber var; birisi “Çocuklarımı geri ver Almanya”, ikincisi “Sokak çocukları sapıklara verilmiş”.

    Altınkaya ailesinin çocuklarının korumaya alınmasıyla ilgili İHA mahreçli haber, Sinan Karamurat imzasını taşıyor. Haberde Altınkaya ailesinin 1.5 yaşındaki çocukları Yakup Cemil’in masadan düşüp kolunu kırdığı, bunun üzerine Gençlik Dairesi’nin “şiddet uyguladıkları” şüphesiyle hem Yakup Cemil’i, hem de 4 yaşındaki diğer oğulları Kuzey Davut’u korumaya aldıkları anlatılıyordu.  Bu haberde iki Türk çocuğun pedofil kişilere korumaya alınmasıyla ilgili tek bir sözcük geçmiyordu.

    Bu haberin kurgusu, yaygın medyada daha önce yayımlanan Almanya ve bazı Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk ailelerin çocuklarının korumaya alınmasıyla ilgili haberlerden farksız.  Ayrıntılı araştırma yapılmamış, haber tamamen çocukların babası Sertan Altınkaya’nın anlatımına göre kurgulanmış, belediye başkanının olayın araştırıldığına ilişkin sözleri bir cümleyle haberin altına saklanmış.

     İnternette kısa bir tarama bile Almanya’da koruyucu ailelere verilen Türk çocuklarla ilgili haber sayısının çokluğu, sorunun ne denli büyük olduğunu gözler önüne seriyor. “Almanya’da her yıl 4 bin Türk çocuğu ailelerinden koparılıyor”, “Alman koruyucu aileye verilen Türk çocuğu uykusunda öldü”, “Almanya’da dört çocuğu elinden alınan Türk aile hukuk mücadelesi veriyor”, “SETA’dan Alman Gençlik Dairesi’nin koruma altına aldığı Türk kökenli çocuklar paneli” bu haberlerin tümü de hep Türkiye gazetesindeki son haber gibi tek taraflı yazılmış; çocuklara gerçekten şiddet uygulanıp uygulanmadığı sorgulanmamış.

       Ayrıştırmak, düşmanlaştırmak yerine burada asıl yapılması gereken çözüm gazeteciliği. Bu da ancak sorunun kökenine inmekle, Türk ailelerinin çocuklarına davranışlarında şiddet varsa önlemeye çalışmakla, Alman yetkililerinin Türk ailelere yaklaşımında yanlışlıklar varsa onları ortaya çıkarmakla olabilir. Türkiye gazetesindeki “Alçaklığın Almancası” başlıklı haber ise çözüm getirmekten hayli uzak…

     Pedofillere verilenler Alman sokak çocukları

     “Alçaklığın Almancası” haberinin temel problemi ise ilgisiz iki haberi birbirine karıştırmakla kalmayıp, Almanya Gençlik Dairesi’nin koruma altına aldığı Türk çocukların pedofillerin korumasına verildiğini öne sürmesi.

     Hemen belirteyim, Almanya’da yabancı ve göçmenlerin çocuklarının pedofillerin korumasına verildiğinin belgelendiği iddiası gerçekleri yansıtmıyor. Bütün Almanya’da değil sadece Berlin’de böyle bir vaka olduğu doğru ama sözü edilen “Kentler Deneyi” çerçevesinde koruyucu aile olarak seçilen pedofil kişilere verilenler, kimsesiz ve sokaklarda yaşayan Alman çocukları.

     Almanya’da da çocukların istismarına yol açan bu olay bir süredir kamuoyunun gündeminde, medyada araştırmalar, söyleşiler yayımlanıyor, üniversiteler ve yetkililer araştırmalar yapıyor.

    Hildesheim Üniversitesi’nin araştırmasına göre, sokak çocuklarının pedofil erkeklerin korumasına verilmesi “deneyi”, Batı Berlin’de 1970’lerde başlamış ve 30 yıl sürmüş. Projeyi başlatan kişi de bugün artık hayatta olmayan psikoloji profesörü Helmut Kentler. Berlin eğitim ve araştırma merkezinde yönetici olan Kentler, o dönemde Almanya'nın önde gelen seksologlarından veya seks uzmanlarından biriymiş.

      DW’deki “Almanya’da cinsel özgürlüğün karanlık mirası” başlıklı araştırmada Kentler için “Onun ‘cinsel eğitimi özgürleştirme’ teorisi, çocukların aynı zamanda cinselliklerini ifade etme hakkına sahip cinsel varlıklar olduğu fikrine dayanıyordu” deniyor. “Pedofil erkeklerin ideal koruyucu aile olacakları”na inanıyormuş.

        Çok sayıda kimsesiz çocuğun cinsel tacizine yol açan bu olayla ilgili ilk rapor, 2016 yılında Göttingen Üniversitesi tarafından yayımlanmış.  Bugünlerde de medyanın gündeminde. Kentler başta olmak üzere olayın faillerinin hayatta olmaması nedeniyle yargılama yapılamıyor ama mağdurlara tazminat ödenmesi de gündeme geldi; Berlin Senatosu yetkilileri de bu yüz kızartıcı olayın tüm yönleriyle aydınlatılmasına çalışacakları yönünde açıklamalar yaptılar.

   Gazetecilik ayıbı

   Türkiye gazetesinin iki Türk çocuğunun korumaya alınmasıyla birleştirdiği işte bu “Kentler Deneyi” vakası. Görüldüğü gibi, koruma altına alınan Türk çocuklar ile ilgisi yok bu konunun.

    Hal böyleyken Türk çocuklara şiddeti önlemek üzere alınan idari bir önlemi, Alman yetkililerin de lanetlediği yüz kızartıcı bir vakayla birleştirerek okura sunmak bir gazetecilik ayıbı. İki ayrı haber bilerek ve isteyerek birleştirilmiş.

    Ayrıca çocuğa yönelik şiddet iddiası araştırılmamış, tam tersine ailenin söyledikleri peşinen doğru kabul edilerek bu iddiaların üzeri örtülmeye çalışılmış.

   En önemlisi de haberin başlığında “Alçaklığın Almancası” denilerek, Almanya’da bir kentin geçmişinde yaşanan karanlık olaydan tüm Almanlar sorumlu tutulmuş. Bu tam bir nefret söylemi. Türklerin Almanlara nefretini körükleyecek bu yaklaşımdan neyi amaçlıyorlar bilemem ama Almanya’da yaşayan Türklere bir yararı olmayacağı kesin.

                                                                                    Faruk BİLDİRİCİ/ 20 Haziran 2020