AMAÇ ETİK STANDARTLAR VE GÜVENİLİRLİK

...

Gazeteciler bilir, stajyer gazetecilerin öncelikli görevi okur telefonlarına bakmaktır. Ben de ilk yıllarımda epeyce okur dinlemişimdir. O zamanlar gazetenin okurla iletişimi neden ciddiye almadığına, okurla iletişim birimi kurmadığına şaşardım.

Bereket zamanla bu konuda değişim yaşandı. Hürriyet, okurla iletişime her zaman önem veren bir gazeteydi. Nitekim Okur Temsilciliği’ni 2002’de başlatmıştı. Önce Doğan Satmış, ardından Temuçin Tüzecan’ın yürüttüğü bu görevi artık ben üstleniyorum. Okur Temsilciliği’nin temel işlevi, okur ile gazetenin yazı işleri arasında köprü olmak.

Amaç ise "Hürriyet gazeteciliğinin, yüksek etik standartlar kazanması ve insanların gözündeki güvenilirliğinin artması." Ben de 30 yıllık bir gazeteci olarak bu amacın gerçekleşmesine çalışacağım. 

Pusulam, gazeteciliğin evrensel etik kuralları olacak. Doğan Medya Grubu Yayın İlkeleri’ni, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ni ve Haber Ombudsmanları Örgütü (ONO) Görev Bildirgesi’ni her adımda göz önünde bulunduracağım. Öğretici, adil, tarafsız ve önyargısız bir yaklaşım sergileyeceğim. En önemlisi insanı gözeteceğim.

Hürriyet’te yanlışları itiraf etme misyonunu üstlenmek zor gibi görünebilir. Zira Hollanda gazetesi De Volkskrant’ın ombudsmanı Thom Meens, bir yazısında "Ombudsmanın editoryal kadro içinde dostu yoktur, olması da gerekmez" diyor. Genel olarak haklı olabilir, ancak ben Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu’ndan başlamak üzere Hürriyet Yazı İşleri kadrosunun tamamının eleştiriye açık insanlar olduğunu biliyorum. Onlar günah kulübesine girmekten korkmazlar.

Zaten bana ne kadar inandıklarını, Okur Temsilciliği’ne başlama anonslarını günlerdir birkaç sayfaya birden koyarak gösterdiler... * Televizyon Haberciliğindeki etik (Bülent Çaplı-Hakan Tuncel)

Yayın ilkeleri yazarları da bağlar

Okuyucular haklı olarak sorabilir. Peki, yazarların yazdıkları da Okur temsilcisinin ilgi alanına girer mi? Yanıtlayayım, elbette yazarlar düşüncelerini özgürce yazmalıdır. Ancak gazetecilik meslek ilkeleri yazarları da bağlar. Tıpkı haberlerde olduğu gibi yazarlar da hakaret, aşağılama, ayrımcılık ve şiddeti özendirme gibi unsurlara yazılarında yer vermemelidir.

Yılmaz Özdil’in 14 Nisan’da çıkan "Yumruk" başlıklı yazısı bu çerçevede geniş bir tartışma yarattı. Bazı gazetelerde yankı bulan yazıya okurlardan da eleştiriler geldi. Can Yılmaz, "kınadığını" ifade ederken, Ahmet Bilge de yazıyı eleştirip, uyardı; "İnsanlarımızı şiddetten uzak tutmak, farklı fikirlerle bir arada yaşama kültürünü beslemek hepimizin görevidir."

Özdil’in yazısındaki ana fikir, "Açın gazetelerin internet sayfalarını o haberin altına yapılan yorumları okuyun... Yumruğunu ‘adaletin tokmağı’ yerine koyup Ahmet Türk’ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu." cümlelerinde özetleniyordu. Keşke Özdil, bu satırların ardından o yumruğu onaylamadığını belirten ve şiddeti eleştiren bir ifade kullansaydı. Bu şekliyle bir onay havası doğuyor maalesef.

Hatırlatayım, Doğan Medya Grubu Yayın İlkeleri’nin 17.maddesi, özetle şöyle; "Şiddet ve zorbalığı özendirici veya kışkırtıcı, bireyler, topluluklar ve uluslararasında nefret ve düşmanlığı körükleyici yayın yapmaktan kaçınılır."  

Denize önce köpek mi düştü sahibi mi?

Bodrum’dan yazan Hürriyet okuru Dr. Gündüz Baytok, 13 Nisan’da çıkan "Dost’unu kurtardı kendi öldü" haberine itiraz ediyor. Aynı gün Vatan’ı da okuyunca kafası karışmış. Zira Vatan’daki haberde "Dost adlı köpeğin denize düşen sahibi Mehmet Üner’i kurtarmak için denize atladığı", Hürriyet’te ise tam tersine "sahibinin denize düşen köpeğini kurtarmaya çalışırken yaşamını yitirdiği" yazılmıştı.

İki haber arasındaki çelişki, yazar Hıncal Uluç’un da dikkatini çekmiş, o da "Herkesin masalı ayrı" diyordu alaysı bir dille. Gazetemizdeki haber DHA mahreçli olduğu için konuyu DHA İstanbul İstihbarat Şefi Hasan Erşan’a sordum. Erşan, haberin hatalı olduğunu kabul etti: "Gece geç saatte gerçekleşen olayı gören kişinin bulunmaması nedeniyle muhabir arkadaşımız vefat eden Mehmet Üner’in bir arkadaşının sözlerini dikkate almıştır.

Bu daha sonra Üner’in cenazesinde yakınları tarafından düzeltilince bir gün sonra ‘Kalp krizinden denize düştü’ şeklinde yeniden haber yapıldı." Evet, DHA, ertesi gün haberin doğrusunu geçmiş. Ancak bu habere ilk haberin yanlış olduğuna dair bir not konulmamış. Dahası, bu düzeltme haberi gazetemizde yer almadı. Hürriyet okuru haberin doğrusunu öğrenemedi. O nedenle tekrarlayayım; denize ilk düşen sahibi, köpek onu kurtarmak için atlamış...

Cemaat başkanı yanlışının kaynağı 

Bedros Şirinoğlu, "Ermeni Cemaati Başkanı" mı, yoksa "Ermeni cemaatinin önde gelenlerinden Sırp Purgiç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı" mı? 27 Mart’taki Hürriyet’e bakarsanız ikisi de. Oysa Ermeni Cemaatinde "başkanlık" kurumu yok.

Şirinoğlu’nun, Başbakan Erdoğan ile görüşme haberi birçok gazetede de aynı yanlışla verildi. Böylesine yaygın bir yanlış olunca merak edip, araştırdım. Meğer kaynak Başbakanlık Basın Merkezi imiş. Erdoğan’ın günlük programlarının verildiği sayfada hâlâ "Ermeni Cemaati Başkanı Sn. Bedros Şirinoğlu" ifadesi duruyor.

Tabii kaynağın Başbakanlık olması hatanın sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Yazarken bir kez daha kontrol edilebilirdi.

Kimler sanatçıdır?

9 Nisan’daki Hürriyet’in birinci sayfasındaki başlık; "İlk yüzde dört sanatçı". Spotta da "Gelir vergisi sıralamasında sanat dünyasından Acun Ilıcalı 45, Mehmet Ali Erbil 53, Cem Yılmaz 86 ve Beyazıt Öztürk 98.oldu" deniyordu. Okurumuz Ebru Akyar soruyor; "Show dünyası dense daha doğru olmaz mıydı?" Haksız sayılmaz.

Giriş yaparken Türkçeden çıkıyoruz

Her mesleğin kendine özgü bir dili olması son derece doğal. Beni şaşırtan polis jargonunun gazetecilerin diline sızması. Gerek gazetelerde gerekse televizyonlardaki haberlerde çok sık rastlıyorum. "Giriş yaptı" diyorlar sık sık. Halbuki sadece "girdi" deseler hem doğru Türkçe kullanmış olacaklar hem de bir sözcükten tasarruf edecekler.

Faruk BİLDİRİCİ  / 19 Nisan 2010