BİNALARI KİM YIKTI?

...

Okurlarımızdan Hasan Cevad Özdil, 31 Mayıs’ta ilk sayfada çıkan "Yıkıma dönüş" haberine takılmış. Fotoğrafın altındaki yazıyı eleştiriyordu:

"’Terör örgütü PKK’nın Yüksekova’da neden olduğu tahribat’ diye yazılmış. Yani ortalık yıkılmış ve bunu PKK yapmış. Oysa binaları böyle bir yıkıma uğratabilecek güç, ancak tank ve topta vardır. Bu doğru değil."

Elbette PKK, bu ilçelerde tank ve top gibi ağır silahlar kullanmıyor. Ama daha önce çıkan haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla duvar içlerine ve sütun diplerine el yapımı patlayıcılar tuzaklayarak, bazen binaların çökmesine neden olabiliyorlar. Nitekim 2 Haziran’da Nusaybin’de, PKK’lılar, Fırat Mahallesindeki dört katlı binayı el yapımı patlayıcılarla (EYP) çökertti. Dört asker çöken binanın altında kaldı; bir astsubay kurtarılamayarak şehit oldu. Binaları yıkmak için illa tank ve top gerekmiyor yani.

Ancak okurun dikkat çektiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hendek ve barikatlar kurulmasının ardından başlattığı operasyonlarda tank ve ağır silah da kullandığını biliyoruz. Ağır silahlar kullanılmasının binalar üzerinde yıkıcı etki yapacağından kuşku yok. Ayrıca Hürriyet’te 3 Nisan’da yayınlanan "Nusaybin gerçeği: Duvarlar bomba dolu" haberinde, "güvenlik yetkililerinin, duvarların içine EYP yerleştirilmiş binaların uzaktan imha edileceği" yolundaki sözlerine yer verilmişti. Bu da askerlerin, bazı binaları bilerek yıkmış olabileceğini gösteriyor.

Kaldı ki, Cizre’de bodrumunda sivil yaralılar olduğu gerekçesiyle ambulans gitmesi günlerce tartışılan binanın bulunduğu Bostancı Sokağındaki birçok binanın güvenlik güçlerinin operasyonu sırasında yıkıldığı biliniyor. O binanın bodrumunda PKK’lıların olduğu da öne sürüldü ama gerçekte orada ne olup bittiği konusunda kamuoyuna tatmin edici bir açıklama yapılmadı. Ölenlerin sayısı bile hala net değil.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’a göre, Sur, Silopi, Cizre, İdil ve Yüksekova ilçelerinde yıkılan toplam bina sayısı 6 bin 320. Bu kadar binayı PKK’nın yıktığını söylemek mantık dışı olur herhalde.

Doğru bilgiye ulaşmanın yolu, önyargısız bir gözle araştırmaktır. Güneydoğu’da 1990’larda yaşanan birçok olayın gerçek yüzü yıllar sonra yazılabilmişti. Araştırmalara izin verilmez ve doğrulanmamış bilgilerle yazılmaya devam edilirse bu operasyonlar sırasında olup bitenleri öğrenmek için de yıllarca beklememiz gerekebilir.