Bilgiye ulaşamayınca gelsin kanaatler, yazılsın iddialar

...

Demokrasilerde bir bakanın görevden alınması dikkate değer bir olaydır. Görevden alan gerekçesini açıklar, görevden alınan da konuşup kamuoyunu bilgilendirir.

     Ne yazık ki, AKP döneminde kamu görevlilerinin görevden alınmaları, istifaları konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi zerre kadar önemsenmiyor. Hatırlarsınız, iki yıl kadar önce İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları’nın istifalarının nedenleri açıklanmamıştı. İstifa eden AKP’li başkanlar yolsuzluk mu yaptılar, görevi kötüye mi kullandılar yoksa sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan öyle istediği için mi istifa ettiler? Lütfedip de bu topluma bir açıklama yapılmadı, bilgi verilmedi.

     Yeni vaka da Ulaştırma ve Altyapı Bakanı M.Cahit Turhan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alınması.  Turhan, hızlı tren kazalarındaki sorumluluğu nedeniyle istifa çağrılarına muhatap olan ve son olarak da Kanal İstanbul projesi üzerindeki iki tarihi köprünün taşınmasıyla ilgili ihaleyi korona krizine rağmen ertelememesi, görevlilerin maske takarak ihale yapması nedeniyle muhalefetin tepki gösterdiği bir isimdi.

     Bir gece ansızın Resmi Gazete’de yayımlanan bir Cumhurbaşkanı kararı ile Turhan’ın görevine son verildi; yerine yardımcısı Adil Karaismailoğlu atandı. Turhan’ın görevden alınma şekli onur kırıcıydı. Buna rağmen Turhan tek kelime etmedi; Cumhurbaşkanı ve çevresinden de bilgi verilmedi. Sanki bir şirkette görev değişimi olmuş da nedenini başkasının öğrenmesine gerek yokmuş gibi bir tavır içine girildi.

     Medya bilgi alamıyor verilenle yetiniyor

    Cumhurbaşkanı ve görevden alınan bakan açıklama yapmasa da böyle bir gelişme medya için haber değeri taşır. Özel kaynaklarına başvurarak bilgi alması, sorunun yanıtını bulması ve Turhan’ın görevden alınma nedenini okurlarına, izleyicilerine duyurması medyanın görevidir.

    Ancak son yılarda Türkiye’de kapalı kapılar ardında yaşananlarla ilgili bilgi almak epey zorlaştı. İktidar kontrolündeki medyanın bu tür konulara merakı kalmadı; bağımsız ve eleştirel medya kuruluşlarının da kaynaklara ulaşım imkanı neredeyse kalmadı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iç kabinesinde alınan karar alma süreçleri, AKP’nin toplantıları medyanın kapsama alanı dışına çıktı. Bu süreçlerle ilgili “kulis” diye yazılanların önemli bir bölümü aslında kontrollü ve yönlendirme amaçlı bilgiler. Nitekim bazen aynı “kulis” ve “perde arkası” bilgiler -her nasılsa- aynı gün birkaç gazetede birden çıkabiliyor. 

    Turhan’ın bakanlıktan uzaklaştırılmasının nedenleri hakkında yayımlanan haber ve yazılar da medyadaki bu fakirleşmenin yeni ve vahim bir örneği oldu. İktidar yanlısı medya kuruluşlarının çoğu Turhan’ın görevden alınmasını küçük görürken, bağımsız ve eleştirel medya kuruluşları tam bir kafa karışıklığı sergiledi. Birbirini tutmayan, iddialar ve soru işaretleri ile dolu haber ve yazılar yayımlandı. Sonuçta “Turhan neden görevden alındı?” sorusunun yanıtı karanlıkta kaldı.

    Soru soran başlık zaafı yansıtır

    Turhan’ın alınması, 28 Mart sabahı Resmi Gazeteyle öğrenildiği için önce internet sitelerinde haber oldu. Bilgiye ulaşılamadığı için çoğunlukla soru işaretli başlıklar tercih edilmişti internet sitelerinde.

“Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan maskeli ihale yüzünden mi görevden alındı?” ve “Ulaştırma Bakanı Turhan neden görevden alındı?” başlıklarıyla duyuruldu.

     Sabah, Akşam, Karar, Yeni Şafak, Yeni Akit gazeteleri, 29 Mart günkü nüshalarında bakanın görevden alındığını ve devir teslim törenini içeren kısa haberler yayımladılar. Sözcü, Hürriyet, Milliyet, Birgün, Cumhuriyet, Yeni Çağ gibi gazeteler ise görevden almanın nedenleriyle ilgili iddia ve bilgilere yer vermişlerdi haberlerinde.

       İnternet sitelerinin çoğunda olduğu gibi Sözcü ve Birgün gazetelerinin başlıkları soru işaretiyle sonlanıyordu. Sözcü, “Bakanın başını maskeli kanal ihalesi mi yedi?” diye sormuştu. Birgün ise “Erdoğan’ın hışmına uğrayacak ne yaptı?” sorusunu yöneltiyordu.

    Oysa haber soru sormaz, soruları yanıtlar; karanlıkları aydınlatır. Gazeteci araştırırken kaynaklarına soru sorar, yanıtını öğrenir, bulur ve yanıtını yayımlar. Haber budur. Yanıtı bulunamamış sorular varsayım olabilir, iddia olabilir, söylenti olabilir ama haber olamaz. Sorularla haber olursa her duyulan, her akla gelen “haber” yapılır, yalan yanlış, spekülatif manipülatif duyumlar, iddialar tedavüle sürülür.

    Biliyorum, “Ama bütün medyada böyle soru soran haberler yapılıyor” denecek. Evet son yıllarda böyle bir moda başladı, çok da yaygın. İyi de böyle yayılmış olması yanlışı doğru yapmaz.

    Kaldı ki, soru soran başlık ve haber, zafiyet işaretidir. Daha baştan okura, “Ben bu sorunun yanıtını öğrenemedim, kusura bakma ey sevgili okur” diye ilan etmektir.

    İddia edildi, öne sürüldü kalıbı

    Bir de “iddia edildi”, “öne sürüldü”, “belirtildi”, “söyleniyor”, konuşuluyor” kalıplarıyla haber yazma alışkanlığı var medyamızda. Maalesef Bakan Turhan’ın görevden alınma haberlerinde de kendini gösterdi.

    Cumhuriyet, “Erdoğan’dan sürpriz karar” başlığı altında duyurmuştu görevden almayı. Olayın nedeni konusunda spot ve haberde birbiriyle çelişen iki cümle kilit roldeydi:

     “Turhan’ın tüm eleştirilere karşı gerçekleştirilen Kanal İstanbul kapsamındaki ilk ihaleden ötürü görevden alındığı ileri sürüldü.”

     “Turhan’ın Kanal İstanbul projesine yeterince sahip çıkmadığı için görevine son verildiği de ileri sürüldü.”

      Milliyet’te de “belirtildi” ve “öne sürüldü” kalıbı kullanılmıştı; “(Kanal İstanbul) Projesi ile ilgili birçok ihalenin geç kaldığını düşündüğü belirtilen Erdoğan’ın Turhan’ı sık sık uyardığı, ancak süreci bir türlü hızlandırılmaması nedeniyle eleştirdiği öne sürüldü.”

     Yeni Çağ’da “iddia edildi” kalıbı tercih edilmişti: “Turhan’ın koronavirüsün Türkiye’de her geçen gün etkisini artırdığı bir süreçte Kanal İstanbul ile ilgili bir ihale yapılmasının kamuoyunda tepki çekeceği ve bu sebeple ertelenmesini istediği iddia edildi. Cümle de karışık, kimin erteleme istediği belirsiz.

    Türkiye gazetesinde “konuşuluyor” kalıbı kullanılmıştı: “Cahit Turhan’ın koronavirüsle mücadele edildiği bir dönemde Kanal İstanbul projesine ilişkin iki tarihi köprünün taşınmasıyla ilgili ihaleyi ertelememesi ve bu konuda gelen tepkiler sebebiyle görevden aldığı konuşuluyor.”

   Bu haberleri yazan ve yayımlayan meslektaşlara “Kim” sorusunu sormak gerekiyor. Birbiriyle çelişen varsayımları “iddia edildi”, “öne sürüldü”, “belirtildi”, “söyleniyor”, konuşuluyor” diye yazıyorsunuz ama “Kim öne sürüyor?”, “Kim iddia ediyor?”, “Kim belirtiyor?”, “Kim konuşuyor?”, “Kim söylüyor? Biliyorsunuz, haberin beş temel unsurunu ifade eden “5N 1K” formülündeki “1K”, kim sorusunun yanıtına tekabül eder; öznesi olmayan haber olmaz.

    Kimin iddia ettiği, kimin konuştuğu, kimin belirttiği, kimin söylediği belli olmayan haberler eksik, yanlış haberlerdir. Böyle haber yazmak doğru olsa, gazeteci her duyduğunu ve doğrulatamadığını “iddia edildi”, “konuşuluyor” diye satırlara aktarabilir. O zaman da yazdığı haber değil, büyüklere masallar olur.

     Mehmet Barlas’ın dayanağı yaygın kanaat

    Bakanın görevden alınmasını sadece sekiz yazar köşelerinde değerlendirdi görebildiğim kadarıyla. Hürriyet’te Ahmet Hakan ve Abdülkadir Selvi, Sabah’ta Mehmet Barlas, Sözcü’de Necati Doğru, Saygı Öztürk, Deniz Zeyrek ve Serpil Yılmaz, Karar’da Mehmet Ocaktan.

     Sekiz yazar da bakanın görevden alınma nedeniyle ilgili bazı kulis bilgileri ile değerlendirmelerini yazmış. Bana asıl ilginç gelen Mehmet Barlas’ın yazısı. Mehmet Barlas da yazısına haberlerdeki gibi “Ulaştırma bakanı Turhan, Kanal İstanbul ihalesi nedeniyle mi görevden alındı?” başlığını atmış. Yazısında başlıktaki soruya “Bu görevden almanın sebebi açıklanmadı. Ama yaygın kanaate göre, sebep zamansız ve yersiz Kanal İstanbul ihalesiydi” yanıtını veriyor. “Yaygın kanaat”, yani “yaygın inanış” da haberlerde eleştirdiğim “iddia edildi”, “öne sürüldü”, “konuşuluyor”, “belirtiliyor” gibi kerameti kendinden menkul bir yaklaşım.

     Barlas sözünü ettiği “yaygın kanaati” nasıl öğrenmiş? Çevresindeki üç beş kişiyle konuşup onların görüşünü “yaygın kanaat” diye yazmadığını nereden bilebiliriz? En azından birkaç isim verseydi de bu kanaatlerin kimlerde yaygınlaştığını okuruna gösterseydi. O da yok.

    Zaten bu mesele bir kanaat konusu değil. Barlas’ın yazdığı gibi bir yerlerde “yaygın kanaat” olsa bile bunun gerçek görevden alma nedeniyle örtüştüğü söylenemez.

    Sözcü’deki haber ve yazılar kafa karıştırıyor

    Bakanın görevden alınmasına en çok önem veren, aydınlatmaya çalışan gazete Sözcü. En çok Sözcü yazarları bu konuyu irdelemiş yazılarında. Necati Doğru daha çok açıklama yapılmamasını eleştirmiş; Saygı Öztürk, Deniz Zeyrek ve Serpil Yılmaz da ağırlıklı olarak “kulis” bilgileri vermiş.

     Haberde, “Kanal İstanbul ihalesini ertelememesi” ve “Koronavirüs önlemleri konusunda pasif kaldığı” yolundaki “iki iddia” üzerinde duruluyor.  Haberin hemen yanında yer alan Saygı Öztürk imzalı yazıda “..kulislerde ‘Cumhurbaşkanı ısrarla sürdürdüğü Kanal İstanbul projesinin başına getirmek için görevden aldı’ iddiaları gündeme geldi” deniliyor. 

    Deniz Zeyrek, “Korona meselesi olmasa Şubat ayında görevden alınmasının planlandığını” belirtiyor; Beştepe’nin Turhan’dan rahatsızlıklarını, “Binali Yıldırım’ın kadrolarını etkisizleştirmesi, müteahhitlerle gerilimler yaşaması, ‘Trabzonspor inşallah bu yıl şampiyon olacak’ demesi, korona ile mücadelede pasif kalması, Kanal İstanbul ihalesindeki yanlış zamanlaması” olarak sıralıyordu.

   Serpil Yılmaz ise “Ulaştırma Bakanı Turhan’ın biletini yolcusu kesti!” başlıklı yazısında bilinen nedenleri vurguluyor. Sonra da eski bakanlardan Faruk Nafiz Özak’ın bir dostunun Bakü’den özel bir uçakla Atatürk havalimanına iniş izni alması ama uçak havadayken Türkiye yurtdışı uçuşlarını durdurunca bu uçaktaki yolcuların karantinaya alınması” olayı ile görevden alma arasında bağlantı kuruyor.

   Haberler ve yazılarda bunca farklı iddia, konuşulan aktarılınca Sözcü okurlarının kafası hayli karışmıştır sanırım. Tümünü alt alta koyup okuduğumda görevden almanın nedeni konusunda net bir sonuca varamadım açıkçası.

    Soru sormayan haber

    Turhan’ın görevden alınmasıyla ilgili haberleri eleştirirken Hürriyet’in haberine değinmem gerek. Haberin başlığında soru işareti yok.  “Yeni dönemin ilk azli” denmiş.

      Haberin üç defosu var; birincisi Kanal İstanbul için yapılan maskeli ihalenin etkisi olup olmadığından hiç söz edilmiyor. İkincisi muhalefetin tepkilerine hiç yer verilmemesi. Üçüncüsü de “..Binali Yıldırım’la bazı atamalar yüzünden arasının açıldığı iddiası da dillendirildi” cümlesi. “iddiası dillendirildi” de yukarıdaki haberlerde eleştirdiğim gibi yanlış bir kalıp.

     Kim, nerede dillendirdi? Bilmiyoruz. Turhan ile Yıldırım’ın arası ya açıktır ya değildir! Gazeteci bu bilgiden eminse doğrudan öyle yazar haberine. Eğer doğruluğundan emin değilse de “iddia” ve “dillendirildi” sözcükleri durumu kurtarmaya yetmez.

     Yine de Turhan’ın görevden alınması konusunda yazılanlardan en net olanı Hürriyet’in bu haberi. Haber, hiç olmazsa somut olayları içeriyor. Erdoğan’ın Sivas yüksek hızlı tren hattının tamamlamasıyla ilgili olarak mitinglerde iki kez Bakan Turhan’ı uyardığını ve “Ulaştırma Bakanı da burada. İşi takip etmez, bitirmezse eyvallah, güle güle” dediğini, Erdoğan’ın Kanal İstanbul projesini anlatmakta başarısız olduğu uyarısında bulunması üzerine Turhan’ın 9-13 Ocak tarihleri arasında peş peşe televizyon programlarına çıkmasını aktarıyor.

     Sonuç olarak, Türkiye’de medya Ulaştırma ve Altyapı Bakanı M.Cahit Turhan’ın görevden alınmasıyla ilgili sır perdesini kaldıramadı, gerçek nedeni bulup da toplumu bilgilendiremedi. Onun yerine sorular, iddialar, konuşulanlar, daha önce olup bitenler boca edildi.  Gazetecilik adına üzücü bir durum…

 Faruk Bildirici / 4 Nisan 2020