Biden’ın sözleri ve medyanın yedi aylık uykusu

...

ABD Başkan adaylarından Joe Biden'ın sözleri vahim, yedi ay aradan sonra Türkiye’nin gündeminde ilk sıralara tırmanması daha da vahim.

İnsanlar sormakta haklı. Nasıl oldu da Biden’ın The New York Times editörleriyle 16 Aralık 2019’da yaptığı söyleşideki “Erdoğan bir otokrattır, yapmamız gerektiğini düşündüğüm şey, ona karşı çok farklı bir yaklaşım benimsemek ve muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça ortaya koymak. Erdoğan'ı mağlup edin. Darbeyle değil, seçim süreciyle” şeklindeki sözleri Türkiye’de yeni fark ediliyor?

Öyle ya, bu ülkenin ABD’de Büyükelçiliği, çeşitli kuruluşlarının temsilcileri var. Onlar bu sözleri fark etmedi mi? Ya da fark etse bile önemsemedi mi? Hadi onları geçelim Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı için de geçerli bu sorular. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Biden’ın sözlerini yedi ay önce duymadı mı? Yoksa duyup da tepki vermedi mi? Bunları açıklasalar da bilse bu ülkenin insanları.

Sadece devlet kuruluşları da değil, ABD’yi izleyen çok sayıda akademisyen, iletişimci, siyaset bilimci, uzman, araştırmacılar ve muhalefet partilerinden de ses çıkmadı yedi ay önce. Örneğin CHP’nin de ABD’de Temsilciliği var. Onlar da mı fark etmediler ya da öğrenseler de üzerinde durmadılar bu sözlerin? Bunu da bilmiyoruz.

Bu sözlerin nasıl olup da şimdi gündeme geldiği konusunda çeşitli yorumlar var. Ben @duvarenglish’in Yayın Yönetmeni Cansu Çamlıbel’in değerlendirmesini aktarayım:

“..İçinde 1 saat 56 dakikalık bir video var. Türkiye bölümü sonlara doğru 2 dakika kadar+Türkiye bölümünün bugün bizdeki talimat alan medyanın yanı sıra Washington'daki bir iki (Ankara'nın lobisini yapmaya çalışan Trumpçı) think-tank'ci tarafından aynı laflarla dolaşıma sokulduğu anlaşılıyor. Çalışılmış bir cımbızlama operasyonu. ABD'nin böyle bir gündemi yok bugün.”

İyi de gazeteciler neredeydi?

Gerçi Joe Biden, bu sözleri sarf ettiği sırada henüz Demokrat Parti’nin başkan adayı değil, aday adayıydı. Ama en güçlü aday adayıydı, 3 Kasım seçimlerinde kazanma olasılığının yüksek olduğu da o günlerden belliydi.

Biden gibi politik tavrı Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir politikacının açıklamalarının bu ülkenin gazetecileri, medya kuruluşları tarafından da izlenmesi gerekmez mi? Üstelik gizli saklı bir yerlerde konuşulmamış, kıyıda köşede kalmış bir gazetede yayımlanmamış, The New York Times gibi ABD’nin, hatta dünyanın sayılı gazetelerinden birinde 17 Ocak 2020’de yayımlanmış bu sözler.

Düşünün bugün gündeme geldiğinde “Türkiye’nin iç işlerine müdahale” olarak tepki gösterilen bu sözler, Türkiye’nin en büyük kamu ajansı olan Anadolu Ajansı bültenlerinde haber olmamış. Sadece 29 Mayıs 2020 tarihinde İngilizce Servisinin bültenindeki bir yazıda yer verilmiş. Bu yazının Türkçesi de 2 Haziran 2020'de yayımlanmış. Dr.Adam McConnel imzalı analizde Biden’ın sözleri Türkiye’nin iç işlerine müdahale olarak nitelendirilerek, “Başka bir devletin iç politikasına doğrudan ABD müdahalesini teşvik etmek, uluslararası diplomatik normların ihlali anlamına gelir” denilmiş.

Anadolu Ajansı’nın bu analizi yayımlandığında Türkiye’de devleti yönetenlerden, politikacılarından ses gelmediği gibi gazetecileri de uyanmamış, o zaman tek satır haber olmamış.

Bir zamanlar, Türkiye’deki gazetelerin Washington’daki temsilcileri, ABD’deki Türkiye ile ilgili gelişmeleri yakından izlerlerdi. Cumhuriyet’ten Ufuk Güldemir ile Hürriyet’ten Sedat Ergin’in haber yarışı medya dünyasında hâlâ hatırlardadır. Sonraki yıllarda Hürriyet’in Washington Temsilcileri Tolga Tanış ve Cansu Çamlıbel de başarılı örnekler sergilediler.

Şimdilerde de bildiğim kadarıyla Anadolu Ajansı, TRT, A Haber ve Hürriyet’in ABD’de temsilcileri bulunuyor. ABD’de yaşayan Türk gazeteciler de var. ABD’yi izleyen bir gazetecinin The New York Times ve Washington Post’u okumaması düşünülemez. Ama nasıl olmuşsa oradaki diğer Türk gazeteciler de Biden’ın sözlerini fark etmemiş ya da yazmaya değer görmemiş.

Bağımsız medya da iktidar medyası gibi

Artık dijital çağdayız, dünyanın herhangi bir ülkesindeki olayı izlemek için illa orada olmak gerekmiyor. İnternetteki haber siteleri ve sosyal medya sayesinde en ücra köşedeki gelişmeyi öğrenmek, izlemek bile mümkün.

Türkiye’deki medya organlarının Biden’ın sözlerini öğrenebilmeleri için illa ABD’de temsilcilerinin bulunması da şart değil. Gerek iktidara yakın medya gerekse eleştirel ve bağımsız medyanın da Biden’ın bu sözlerini öğrenebilmesi ve yayımlayabilmesi pekâlâ mümkündü. NYT ve AA’nın İngilizce bülteni takip edilse bile bu yeterli olurdu.

Ortada bir gazetecilik zaafı olduğu aşikâr. Bu ülkenin dış politikayı izlemekle görevli gazetecilerinin, Biden’ın sözlerini öğrenememeleri de bir sorun, öğrenip yazmadılarsa da.

“Devleti yönetenler, Biden’ın yedi ay önce sarf ettiği Türkiye’nin iç işlerine müdahale niteliğindeki sözlerine neden şimdi tepki gösteriyorlar” sorusunun yanı sıra gazetecilerin halini de sorgulamalıyız. Nasıl oldu da Anadolu Ajansı ve Türkiye medyası, Biden’ın sözlerini yedi ay sonra fark edip haber yaptı?

Biden’ın bu sözlerinin yedi ay sonra gündeme geliş şekli kadar medyanın bu konuyu yedi ay önce haber yapamaması da üzerinde durulmayı hak eden bir problem. Türkiye medyasının ABD’yi pür dikkat izlemediğini ya da izleyemediğini gösteriyor. Gazeteciliğin işlevini yerine getiremediğini gözler önüne seriyor.

Gerçi dış politika haberciliğinin epeyce irtifa kaybettiğini başka örneklere bakarak da söylemek mümkündü ama Biden örneği diğerlerini aştı...

Faruk BİLDİRİCİ / 16 Ağustos 2020