APAÇİLER HEPTEN TACİZCİ MİYMİŞ?

...

İstanbul’daki yılbaşı kutlamaları sırasında yaşanan taciz olaylarıyla ilgili haber, Hürriyet’te “33 Apaçi gözaltında” başlığıyla yayımlandı. 2 Ocak’ta manşetten verilen bu haberin spotunda da “Taksim’de önceki kutlamalardaki taciz olayları nedeniyle yeni yıla Nişantaşı’nda girmeyi tercih edenler karşılarında tacizden vazgeçmeyen “Apaçi”leri buldu” deniyordu.

Gözaltına alınan “tacizci”lerin “Apaçi” olarak adlandırılmasına bazı gazetelerin yazarlarından olduğu gibi Hürriyet okurlarından da eleştiriler geldi. Okurlardan Uğur Erturan, bu başlık ile “Apaçilere hakaret edildiğini” savunurken. Zafer Ofluoğlu, “Lütfen Apaçi kelimesini, kişilik yoksunu tacizcilerle özdeşleştirmeyelim. Biz Türkler, bir ulusun adını bu şekilde kullanamayız, kullanmamalıyız” diyordu.

ABD’de, Arizona Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Onur Şenarslan’ın “Apaçi” başlığına itirazının daha özel nedenleri vardı:

“Apaçiler özgürlükleri için savaşmayı sonuna kadar sürdürmüş yerli halkıdır; liderleri Geronimo Fort Sill, Oklahoma’da sürgünde ölmüştür. Bu talihsiz söz seçimi beni ve ailemi derinden rahatsız etti. Ben genç bir antropolog olarak 90’ların başında Arizona’da çalışırken beni ziyarete gelen annemi Apaçiler konuk etti. O tarihlerde üzerinde çalıştığım ‘Arizona Yerli Dilleri Mulltimedya Kiosku’ hâlâ Arizona Eyalet Müzesi’nde gösterimde.

Üniversitede Yerli Çalışmaları Bölüm Başkanı -kendisi de Navajo olan- Profesör Marry Willie’ye yapılan bu hakaretvari uygulamadan söz ettim, onun bana söylediği de şu oldu; ‘Biz Türkleri dost biliyorduk!”

Okur Temsilcisi olarak öncelikle haberde geçen “Apaçi” nitelemesiyle kimlerin kastedildiğine açıklık getirmek durumundayım. Çünkü herkesin bildiği varsayımından hareket edilerek olsa gerek haberde “Apaçi” sözcüğüyle ilgili hiçbir açıklamaya yer verilmemiş. Haberde bu eksiklik olmasaydı, Amerika’daki “Apaçiler” ile Nişantaşı’ndaki tacizcilerin benzeştirildiği algısı doğması engellenebilirdi.

Peki haberde geçen “Apaçiler” ile kastedilenler kimler? Birgün gazetesinde yazan Ali Şimşek, “Apaçiler”i, “Yoksul ortamlardan çıkıp, var olmayan gerçekliklerine arabesk yaşamı sentezleyen kıronun dingil versiyonlarına verilen ad” diye tanımlıyor. Savaş Özbey ise Hürriyet Cumartesi’deki yazısında “kıro” ve “maganda” sözcüklerinin 10 yıl kadar önce yerini “Apaçi”ye bıraktığını anlatıyor, bu yaklaşıma karşı çıkıyordu:

“Apaçi, varoşların karanlık değil aydınlık yüzü. Köyden, kente göç etmiş ailelerin üçüncü kuşak stil sahibi çocukları, geldikleri sınıfın kabuklarını kırıyor. Bunun karşılığını, burun bükülerek, hor görülerek alsalar da aslında bir devrim yapıyorlar. Apaçiler, suç batağına düşmeden, tarikat-cemaat evlerine takılmadan, merkeze yanaşmayı bilmiş ve kendi kültürünü ortaya koymuş gençler.”

Nereden akıllarına gelmiş de “üçüncü kuşak varoş gençler”e “Apaçi” demişler? Kızılderililer ile bizim varoş gençlerinin nasıl bir ilgisi, benzerliği olabilir? Bu soruların yanıtlarını bilemiyorum. Belki de ardında mantıklı bir gerekçe aramamak lazım. Nihayetinde bilimsel bir tanımdan değil, bir argo sözcükten bahsediyoruz.

Sorun, argodaki bir yaklaşımın bu şekilde Hürriyet’in manşetine taşınması. Taciz suçlamasıyla gözaltına alınanlar, “Apaçi” olarak nitelenince ilgisiz biçimde Kızılderili kabilesine yönelik bir aşağılama doğuyor. Asıl önemlisi, varoşların “jöleli” gençliğine yönelik bir “damgalama” da bulunulmuş oluyor. İstemesek de bu gençlerin tümünün “tacizci” olduğu gibi bir peşin hükmü okurlara aktarmış oluyoruz. Bir sosyal grubun içinden birkaç suçlunun çıkmış olması, o grubun tamamını o suçla birlikte anma hakkını bize vermemeli.

YILIN TAKIMI SEÇİMİ

Hürriyet Spor Servisi, 2010’un en başarılı sporcusunu, antrenörünü ve takımını seçti. Jürinin oylarıyla yapılan seçim sonuçları, yeni yılın ilk gününde yayımlandı. Okurlarımızdan Mükremin Gündüz, Fenerbahçe Acıbadem Kadın Voleybol Takımı’nın “Yılın takımı” ilan edilmesinde hata olduğu görüşündeydi:

“Jüri karar vermiş ve hak edenler manşete taşınmış. Ancak sayfanın devamında jürinin verdiği oylara bakıyorum. Altı oyla Basketbol Milli Takımının ‘Yılın takımı’ seçilmiş olduğunu görüyorum. FB Acıbadem’in nasıl birinci olarak yazıldığını merak ediyorum. Biz okurların göremediği bir şey mi var? Bu kadar bariz bir hata nasıl yapılır?”

Ben de jüri üyelerinin oylarını kontrol ettim. 10 jüri üyesinden altısının ilk sırada Basketbol takımına oy verdiği doğru. İki üye de Basketbol takımını üçüncü sıraya koymuş. Ancak jüri üyelerinden dördü birinci, üçü ikinci, üçü de üçüncü sırada Kadın Voleybol Takımına oy vermiş. Doğal olarak, puanlandığı zaman Voleybol takımı “Yılın takımı” olarak daha çok oy almış oluyor. Bu durumda FB Acıbadem Voleybol Takımının “yılın takımı” ilan edilmesinde bir hata görünmüyor.

ANKARA’DA ULAŞIM ZAMMININ ORANI

Okurumuz Ertan Kaya, Hürriyet Ankara’da yayımlanan “Yeni yılın ilk zammı ulaşımda” haberindeki zam oranının yanlış hesaplandığı görüşündeydi:

“Haberde ulaşıma yüzde 5 zam yapıldığı yazılmaktadır. Ancak gerçekte tam bilete yüzde 10, artı transferde yüzde 10 zam, öğrenci biletlerinde yüzde 13.63 zam yapıldığı görülmektedir. Hürriyet gibi basının amiral gemisi olan gazetede böylesi bir hatanın yapılmasını aklım almıyor.”

Ankara’da, protesto eylemlerine de neden olan bu zam oranını ve okurumuzun eleştirisini Hürriyet Ankara Yazı İşleri Koordinatörü Yaşar Sökmensüer’e ilettim. Sökmensüer, zam oranının yüzde 5 olduğunu yineledi:

“Ankara’da tek bir ulaşım yöntemi ve tarifesi bulunmamaktadır. Farklı ulaşım araçlarının, farklı güzergâhlarda uyguladıkları tarifeler doğal olarak farklılık göstermektedir. Buna rağmen bir kentin ulaşım politikaları bir tablo bütünüdür. Yetkili kurumların açıklamaları ve Anadolu Ajansı’nın duyurduğu haberde yer aldığı gibi, Ankara’da ulaşıma yapılan zammın ortalaması yüzde 5 oranındadır.”

TİYATRO PROGRAMI İSTEYEN OKURA

Okurlar, haklı olarak Bölge Ekleri’nden günlük yaşamlarını kolaylaştıracak bilgiler vermesini de bekliyorlar. Bölge Ekleri de bilgilendirme işlevini mümkün olduğunca yerine getirmeye çalışırken gözden kaçan bazı unsurlar olabiliyor. Okurumuz, Zeki Altunhan böyle bir eksiği fark ederek öneride bulundu:

“Akdeniz ilavenizde bütün sinemalara yer vermenize rağmen tiyatrolara devamlı bir yer ayırmamaktasınız ve tiyatroya seyirci bulunmadığı hakkında haber yapmaktasınız. Sinemaların yanına sürekli olarak haftalık oyun programını yazarsanız, hem okuyucunuzu memnun etmiş, hem de tiyatrolara katkıda bulunmuş olursunuz.”

Altunhan’ın bu önerisini Bölge Yayınları Yönetmeni Nejat Seçen’e ilettim. Okurun duyarlılığından ötürü mutlu olan Seçen, teşekkür ederek yanıt verdi:

“Tüm bölge gazetelerinde yayın geleneği olan ve ikinci veya dördüncü sayfalarda yayınlanan Kültür Sanat Köşesi, yılbaşı öncesi (10 gün) ilan yığılması nedeni ile Antalya’da verilememiştir. Hassasiyeti ve uyarısı nedeni ile okurumuza teşekkür ediyoruz. Kültür/ Sanat köşemiz, 5 Ocak’tan itibaren yeniden yayınlanmaya başlandı. Tiyatro haberlerinde ise çok daha dikkatli olacağımızı hatırlatmakta yarar görüyorum.”

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET / 10 OCAK 2011

“Başbakana suikast” iddiasıyla ilgili haber, 1 Şubat günü, Habertürk, Sabah, Taraf, Milliyet, Vatan ve Zaman gazetelerinin manşetinde ya da sürma

“Başbakana suikast” iddiasıyla ilgili haber, 1 Şubat günü, Habertürk, Sabah, Taraf, Milliyet, Vatan ve Zaman gazetelerinin manşetinde ya da sürma

"Tosun Paşa izni çıkmadı" başlıklı haber, "Yeşilçam’ın unutulmaz filmlerinden ’Tosun Paşa’yı yeniden çekmek için Arzu Film’e başvuran Şahan Gökbakar ve Cem Y

"Tosun Paşa izni çıkmadı" başlıklı haber, "Yeşilçam’ın unutulmaz filmlerinden ’Tosun Paşa’yı yeniden çekmek için Arzu Film’e başvuran Şahan Gökbakar ve Cem Y

Endişelenme! E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar doldurulmalıdır (*).

© 2019 Faruk Bildirici - Medya Ombudsmanı. Tüm Hakları Saklıdır.