Almanya'dan sınır dışı edilen Akyüz ailesi haberlerindeki tutarsızlıklar

...

Almanya’dan zorla sınır dışı edilen bir Türk ailesinin yaşadıkları da sosyal medyada kutuplaşmayla karşılandı. Kimi aileyi kınadı, kimi de aileyi destekleyerek Almanya’yı kınadı.

  “İnsanlar, yeterince araştırıp, incelemeden taraf oldular bu vukuatta da” diyeceğim ama medyada da ayrıntılı bilgi yoktu. İnsanların neler olup bittiğini tam olarak öğrenmeden kutuplaşmalarında medyanın gazetecilik açısından hayli sorunlu olan tutumu büyük rol oynadı.

    İlk haberlerdeki eksikler

    Almanya’nın Hessen eyaletindeki Sontra kasabasında yaşayan 7 kişilik Akyüz ailesinin sınır dışı edilme öyküsünü Türkiye’de ilk yayımlayan Hürriyet gazetesiydi. 17 Aralık’ta, “Dünya” sayfasındaki tek sütunluk habere “Türk aileye skandal sınır dışı” konulmuştu. Celal Özcan imzalı kısa haberde, Hessische/Niedersächsische Allgemeine gazetesini kaynak gösterilmişti.

      Olayı büyütüp manşete çıkaran da Yeni Şafak gazetesi oldu. 18 Aralık’ta Mustafa Duran imzasıyla yayımlanan haber, manşette “Türk’sünüz işkencesi”, iç sayfada ise “Bu ne barbarlık” başlığı taşıyordu.

      “Hüküm” içeren ifadeler, başlıkla sınırlı kalmıyor; haber, “Almanya’da, Hitler dönemini aratmayan uygulamalara bir yenisi daha eklendi. Türkiye sevgisi dolayısıyla Alman makamları tarafından fişlenen 7 kişilik Akyüz ailesi, kan donduran bir muameleyle Türkiye’ye deport edildi” diye başlıyordu.

     Görüldüğü gibi, haber daha baştan olayla ilgili karar vermiş, okura bilgi vermeden önce hüküm aktarıyordu. Ama haber sadece Almanya’dan sınır dışı edilen Akyüz ailesinden baba Mahmut Akyüz’ün ifadesine dayanıyordu.

    Mahmut Akyüz, Alman polislerin gece 02.30’da evlerinin kapısını kırarak girdiklerini, eşiyle kendisini kelepçeleyip, ayaklarına pranga vurduklarını, çocuklarıyla birlikte apar topar Frankfurt Havalimanı’na götürdüklerini, burada zorla çırılçıplak soyarak aradıklarını, özel bir uçakla yine polisler eşliğinde Türkiye’ye getirdiklerini anlatıyordu.  

    Yaklaşık 30 yıldır Almanya’da yaşadığını söyleyen Mahmut Akyüz, oturma izinlerinin süresi dolmadan “insanlık dışı bir şekilde” sınır dışı edilmelerinin nedenini de “mahkemede tercümanlığını yaptığı ve FETÖ’cü olduğunu düşündüğü bir kişinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a suçlamalarda bulunması üzerine yüzüne tükürmesinin sorun olması” şeklinde açıklıyordu. Mahmut Yıldız, evlerine dev Türk bayrağı asmaları ve oğlunun ay yıldızlı tişört giymesi nedeniyle de daha önce yabancılar şubesinde örtülü olarak tehdit edildiğini söylüyordu.

    Ancak haber, olayla ilgili birçok soruyu aydınlatmıyordu. Yaklaşık 30 yıldır Almanya’da yaşayan Mahmut Akyüz, neden oraya gitmişti? Nasıl olmuştu da bu kadar süredir Almanya vatandaşlığına geçememiş ya da uzun süreli oturma izni alamamıştı? Akyüz ailesi fertleri kriminal bir olaya karışmışlar mıydı? Akyüz ailesi Almanya’da nasıl geçiniyordu, Mahmut Akyüz’ün mesleği neydi?

   Bu soruların yanıtlarını bulmak için araştırma yapılmasını geçtim, Mahmut Akyüz’e neredeyse hiç soru sorulmamış, onun anlatımıyla yetinilmişti. O kadar ki, gazetedeki haberde ailenin Almanya’dan sınır dışı edildiği tarih bile yoktu. Gazetenin internet sitesindeki habere bu tarih 3 Aralık olarak sonradan eklenmişti.

   Almanya’ya sığınma başvurusu

   Yeni Şafak’taki haberi, İHA ve DHA’nın haberleri izledi ama onlar da baba Mahmut Akyüz ile konuşmakla yetinmişlerdi. Bu iki ajansın haberleri de ailenin sınır dışı edilme süreciyle ilgili soruları aydınlatmıyordu.

    Ama 3 Aralık’ta meydana gelen sınır dışı edilme olayının medyanın büyük bölümünde kullanılmasını, Türkiye’de geniş kesimlerce öğrenilmesini ve sosyal medyada tartışılmasını sağlayan da bu ajansların haberleri oldu.

    Ardından olay Almanya medyasına yansıdı. Bunda Almanya’ya dönmek isteyen Akyüz ailesi fertlerinin Alman medya kuruluşlarını arayarak, demeçler vermeleri de etkili oldu. Almanya medyasındaki haberler, olayın karanlıkta kalmış yönlerine açıklık getiriyordu.

    Deutsche Welle’nin aktardığına göre, Hessische/Niedersächsische Allgemeine’ye konuşan

Werra-Meissner Emniyeti Sözcüsü Alexander Först, ailenin Almanya’da kalmalarını sağlayan “Müsamaha belgesi” (duldung) süresinin dolduğunun daha önce bildirildiğini ve ülkeyi terk etmelerinin istendiğini savunuyordu.

    HND’nın haberine göre, Bölgesel Konsey Sözcüsü Katrin Walmanns da “Gönüllü olarak ülkeyi terk etmedikleri için zorla sınır dışı yöntemine başvurulduğunu” belirtiyor, “İçinde bulunduğu durumdan dolayı vereceği duygusal tepki öngörülemediğinden Mahmut Akyüz’ün ellerinin kelepçelendiğini” ifade ediyordu.

    Frankfurt Havaalanı'ndaki federal polis sözcüsü Michael Kraft, Akyüz ailesinin ellerinin kelepçelenmesini “güvenlik gerekçesi” ile açıklarken “Polislerin Türkiye’ye yolculuk sırasında aile üyelerine eşlik edecek olmaları nedeniyle soyularak arandıklarını ve ellerinin bağlandığını, bu tür uçuşlarda her zaman böyle davranıldığını” savunuyordu.

   Alman yetkililerin bu açıklamaları, Akyüz ailesinin evlerinin gece basıldığı, Mahmut ve Fatma Akyüz’ün kelepçelendiği, ikisinin havalimanında soyularak çıplak olarak arandığı, yedi kişilik ailesinin özel uçakla polisler eşliğinde Türkiye’ye götürüldükleri iddiasını doğruluyor.

    Anlaşılan sınır dışı etme süreci, Mahmut Akyüz’ün anlattığı gibi zor kullanılarak, hoyrat bir tavırla gerçekleştirilmiş. Alman yetkililerin açıklamaları da bu doğrultuda olduğuna göre, bunu söyleyebiliriz.

     Öyküsünde tutarsızlıklar var

    Akyüz ailesinin sınır dışı edilmelerinin nedeni ve oradaki faaliyetleri konusuna gelince. Orası biraz karışık. Alman Werra-Rundschau’nun haberine göre, Mardinli olan Mahmut Akyüz, “Yıllar önce vicdani retçi olduğu için askerliğini yapmadığını, o yüzden Türkiye’de kötü muamele görmekten korktuğunu söyleyerek Almanya'ya geldiğini” söylemiş.

     Her nasılsa Mahmut Akyüz’ün sığınma başvurusu kabul edilmemiş. Yaklaşık 30 yıldır birkaç aylık sürelerle uzatılan “Müsamaha belgesi” (duldung) ile kalmış. Her nasılsa bir türlü sürekli oturma izni alamamış, Almanya vatandaşlığına da geçememiş. Bu kadar yıldır, sınır dışı edilme tehdidiyle yaşamış Almanya’da.

    Mahmut Akyüz’ün Almanya’da “tercümanlık yaptığı” bilgisi de bu nedenle kuşkulu. Çünkü Almanya’da mahkemelerde tercümanlık yapmak uzun bir prosedüre bağlı ve “Müsamaha belgesi” ile Almanya’da kalan birinin bu işi yapabilmesi mümkün değil. Ancak Mahmut Akyüz, yasal bir statüyle değil, gönüllü olarak ya da belirli bir ücret karşılığında sığınmacılara yardımcı olmuş olabilir. Fakat yine de bu Almanya’da nasıl geçindiği ve mesleği konusuna tam olarak açıklık getirmiyor.

    Her ne kadar Mahmut Akyüz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı suçlayan kişinin yüzüne tükürdüğünü ve evine Türk bayrağı astığı için tehdit edildiğini söylese de bu söylemini doğrulayan tek bir veri yok. Bunları Almanya’ya geri dönebilme çabasına destek bulmak amacıyla söylemiş de olabilir.  Doğruysa da mahkemede, üstelik de tercümanlığını yaptığı kişinin yüzüne tükürmek de ciddi bir durum. Ayrıca Almanya’da -böylesine olağanüstü yöntemlerle sınır dışı edilmesine yol açacak- bir suça karışıp karışmadığı konusunda da bilgi bulunmuyor.

    Akyüz’ün öyküsünün karanlıkta kalan yanlarını aydınlatmak, tutarsızlıkları açığa çıkarmak gazetecilerin görevi. Gazeteciler, Alman toplumuna düşmanlık ve nefret içeren başlıklarla haber yazmayı bırakıp olayı bütün yönleriyle araştırmalı, Mahmut Akyüz’ün anlatımlarını aynen aktarıp onun hoparlörü olmak yerine ona doğru sorular yöneltmeli, topluma teyit edilmiş doğru bilgi vermeli.  

     Aksi halde Akyüz ailesinin Almanya’daki yaşamı ve geri gönderilmelerinin nedeniyle ilgili kuşku hep sürecek. Ne de olsa Almanya 3 milyona yakın Türkiye kökenli insanın yaşadığı bir ülke. 7 kişilik Akyüz ailesi onlar içinden sınır dışı edilen sadece bir aile...

   Faruk BİLDİRİCİ / 22 Aralık 2020